Ben senin içini gördüm Zenitsu.
Öptüm onu. Öptüm. Onu öptüm. Duyuyor musunuz? En Tanjiro'yu öptüm. Zenitsu Tanjiro'yu öptü. Öyle güzel bir kavuşmaydı o an. Tanjiro
gözlerini açtı, derin derin baktı bana, derin derin bakıyor ama gülüyor da. İçinden neler dediğini biliyorum, içinden bas bas, "Öptü beni! Öptü! Beni öptü!" diye bağırdığını
biliyorum. Çünkü bunu gözleri anlatıyor. Öylece iki utangaç çocuk gibi duruyoruz bu çatının tepesinde,
yağmurun altında. Az önce birbirimizi öpmenin şaşkınlığıyla, sanki beş yaşında iki çocuk gibi gözlerimizi kaçırıyor, birbirimize gülüyoruz. İnanamıyorum,
inanamaz bir ifadeyle bakıyorum. Arkadaşlar, ben gerçekten öptüm mü onu? Siz gördünüz mü?"Sanırım artık yağmurun altından çıkma vakti geldi. Sırılsıklamız!" Tanjiro gülerek beni çatının kapalı alanına çekerken yüzümde saf bir sırıtma vardı. Dediği şeyi anlamıyor, sadece saf saf gülüyordum öpüşmenin etkisiyle. Öpüşmeyi atlatan Tanjiro ise yüzüme bakıp halime gülmeye başladı birden.
"Seni her öptüğümde böyle olacaksan..." diye mırıldanınca utanarak alt dudağımı ısırdım. Cümlesi beni etkilese de öpüşme şaşkınlığım yavaş yavaş geçiyordu ve şu anki durumumuza odaklanmalıydım. Halimiz! Üstümüz başımız! Sırılsıklamız.
"Bu gece hasta olmamıza yüzde kaç ihtimal verirsin?" dedim Tanjiro'ya üstüme giydirdiği ama sırılsıklam olmuş sweatimi tutarak.
"Ben asla hasta olmam Zenitsu. Güçlüyümdür. Ama sen şu an yüzünü görsen hasta olur muyum diye
düşünmezdin bile, şu haline bak, kıpkırmızı olmuşsun.
Hasta oldun bile!""Sanırım yüzüm yanıyor!" dedim elimle yüzüme hava yollamaya çalışarak.
"Gel! Aşağı inelim, üstünü değiştirelim senin." Elimi tutup beni merdivenlere çekerken omuz silktim.
"Çatıya tekrar çıkacak mıyız?" Tanjiro merdivenlerin başında durdu, elimi tutarak bana baktı kırmızı gözleriyle, sırılsıklam saçlarıyla.
"Burası bizim çatımız Zenitsu. İstediğimiz zaman çıkarız." Yüzüne birkaç saniye baktım, yüzüne
baktığımda koskocaman bir galaksi görüyordum sanki, hiçbir şey diyemedim. Hafifçe gülümsedim. Ağır ağır peşinden ilerledim. Merdivenlere adım attığımızda konuşmaya başladı."Burası da bizim merdivenlerimiz. Bu basamak bizim basamağımız." Sonra evin kapısını itti, "Bu kapı bizim kapımız. Bu ev bizim evimiz." Ben kıkırdarken odasının kapısını açtı, "Bu da odamız. Yatağımız. Penceremiz. Işıklarımız. Mantar panomuz. Bu eskimiş halı bizim
halımız. Koltuk bizim koltuğumuz. Yastıklar bizim yastıklarımız. Mutfaktaki kupalar, bizim kupalarımız. Tüller, perdeler bizim."Odanın ortasında durdu, beni kendine doğru çekti. Yüzüme ciddi bir ifadeyle baktı. Sırılsıklamız, odanın
ortasında birbirimize tutunmuş öylece duruyoruz ve göz gözeyiz. Tanjiro sessizce devam etti."Burası bizim dünyamız Zenitsu. İkimizin dünyası. Sen yanımda olsan da olmasan da burası hep bizim dünyamız olarak kalacak. Sen gittiğinde de hep bu evin içinde
benimle olacaksın." Birkaç saniye ona baksam da gideceğim düşüncesi aklıma geldikten sonra hüzünle
gözlerimi yere çevirdim. Halıya baktım. Sorunlarımdan kaçma şeklim budur benim, halıya bakmak. Halıyı izlemek. Yine öyle yaptım. Ellerim Tanjiro'nun kollarında, Tanjiro'nun gözleri bende ama ben halıyı izliyorum."Hah!" dedi gülerek, "Halıyı izleme taktiği. Sorunlardan kaçıyorsun." Hafifçe kıkırdadım.
"Tüh, taktiğimi bilen biri daha var." Tam o sırada hafifçe öksürdüm. Tanjiro beni elimden tutup yatağına
oturttu. Yatağımıza.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
FanficYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...