Dizi izleyelim mi?
Merhaba, ben acı...
En son konuşmamızı hatırlar mısınız! Zenitsu'nun içine yeni yerleştiğim günlerde yazmıştım size. Şimdi uzun
zamandır büyük bir parçasıyım onun. Giderek büyüyor, kalbinden taşmış bir halde bütün vücudunu kaplayarak
sarıyorum tüm bedenini. Zenitsu konuşmuyor, beni küçültecek tek bir şey yapmıyor, yardım istemiyor. Zenitsu pes etmiş, yakında tüm bedenini benimle kaplamaya niyetli gibi içine attıkça atıyor. Korkuyorum. Onun yerine geçmekten çok korkuyorum. Yakında ondan eser
kalmayacak, Zenitsu'nun içinde bir acı değil acının içinde bir Zenitsu yaşıyor olacak. Ve ben bundan çok korkuyorum. Bütünü değil, ayrıntısı olmak istiyorum onun. Ve elimden hiçbir şey gelmiyor. O üzüldükçe, o içine attıkça büyümemi durduramıyorum. Mutluluktan eser yok, her saniye acı çekiyor yalnızca. Her saniye beni büyütüyor.
Bir zavallı gibi kalkıp silkelenmeden öylece acıdan ölmeyi bekliyor. Oysa kalksa, konuşsa, bir gram yaşama
isteği duysa küçüleceğim, içinde koştura koştura azalacağım. Ama yapmıyor, teslim olmuş çoktan. Zenistupes ediyor...“iki seçenek var önünde oğlum..” Iwai Amca‟nın sesiyle başımı kaldırdım. Askeriyedeki odasının deri
koltuklarından birindeyim, elimi koltuğun kenarından yavaş yavaş kucağıma indirdim ve boş boş baktım yüzüne.“Okulun devamsızlıklarını umursamayacak, mezun olacaksın. Üniversite sınavına da günler kaldı. Şimdi, birinci seçenek şu, askeriye seni her şeyinle okutmak istiyor. Seni başka bir şehirde bağlantılı olduğumuz bir özel üniversiteye, istediğin bölüme puanın ne olursa olsun yazdıracağız. Orada yeni bir üniversite açılıyor. Düşük fiyattan tam on beş bin öğrenci alacaklar bu yıl. Öğrenci akını olacak oraya. Şu an en düşük puanlı bölümler onda. Tanıtımları tüm ülke çapında yapılıyor. Üniversitenin ödemeleri bize ait olacak. Kampüsün içindeki yurtta bir odan da olacak, onu da biz ödeyeceğiz. Sana her ay düzenli bir harçlık ödememiz de olacak. Yani
birinci seçeneğin burada kalıp kendi ayakların üzerinde durup okumak. Her şeyini biz karşılayacağız.İkinci seçeneğin ise şu, anneannen ve teyzen seni New York‟a götürmek istiyor. Ki bu harika bir seçenek.
Yepyeni bir hayat, yepyeni insanlar, yepyeni bir dil. Önce bir dil kursuna yazılırsın, anneannenle yaşarsın. Sonra bir üniversite kazanır orada okumaya devam edersin. Sanırım cevabını sormama bile gerek yok, düşünmeden hangisini seçeceğini tahmin edebiliyorum az çok.”Yutkundum, bir kez daha boş boş baktım yüzüne.
“Burada kalacağım.” diye mırıldandım, Iwai Amcanın kaşları
Şok içinde çatılırken gözlerimi diktim yüzüne.“Kimseye yük olmak istemiyorum. Tek başına bir kader yazıldı bana, tek başıma yaşayacağım bu kaderi.”“Oğlum ne yük olması! Onlar senin ailen, seve seve aralarına alacaklar seni!”
Omuz silktim. “İstemiyorum. Düzen bozmak, sonradan çıkan bir piyango bileti olmak, son dakika golü olmak
istemiyorum.”“Ne için peki! Kötü mü davranıyorlar sana?” Gözlerimi kaçırdım.
“Hayır... Ben onlara kötü davranıyorum. Konuşmuyorum, dediklerine cevap vermiyorum. Ruhsuz, ölü bir insana döndüm.” dedim fısıltıyla konuşur gibi. Öyle halsizdim ki konuşacak gücüm yoktu.
“Bunu çekmek zorunda değiller...”
“Hep böyle olmayacaksın ki yahu! Düzeleceksin, yaşam enerjini geri kazanacaksın.”
“Asla eskisi gibi olmayacağım. Ben... kararımı verdim. Tek başıma yaşayacağım ruhumun ölümünü. Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi istemiyorum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
Fiksi PenggemarYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...