TANJİRO'NUN AĞZINDAN 3

68 5 3
                                    

35. Bölüm

Dünyanın en büyük mücadelesi birinin sessizliğine karşı verilen mücadeledir. Zenitsu'dan günlerdir gelmeyen tek bir kelime için içim içimi yiyor. Ona günler önce buna devam edemeyeceğimi söyledim. Onun uzağında başına bir şey gelecek mi, biri onu benden alacak mı, hasta mı, iyi mi diye düşünürken kafayı yediğim bir anda söylemiştim bunu ve benden düşünmek için bir süre istemişti. Bu sürenin her bir saniyesi birer saatmiş kadar yavaş geçiyordu.

Beynimde binlerce düşünce vardı. Acaba neden hala bir şey yazmamıştı, belki de benimle devam etmek istemiyordu? Ona dün gece aynen şöyle bir mesaj attım.

"Eğer bana mesafelere rağmen yapabilir miyiz, devam edebilir miyiz dersen... Eğer uzağımda kalmaya devam etmek istersen ben varım Zenitsu. Ben hala varım. Peki ya sen bir kez olsun aramızda kilometreler olmadan denemeye var mısın Zenitsu?"

Benimle burada yaşamayı kabul etmiyorsa bile ondan vazgeçemezdim, bunun imkanı yoktu. Şimdi ilişkimizin tüm geleceği onun ellerindeydi. Nerede, nasıl, ne zaman devam edeceğimize o karar verecekti...

Tüm bu düşüncelerimden sıyrılıp merakla Zenitsu'nun okulunun sitesine girdim, okullarının sitesinde bir mobese sistemi vardı ve bahçelerini canlı olarak kamerayla gösteriyordu. Birkaç gündür bunu yapıp Zenitsu'yu mobese kamerasından görmeye çalışıyordum, ama tabii görememiştim. Hem de hiç. Şimdi de bahçe bomboştu, hava karlı olduğu için dışarıda duran pek insan yok gibiydi...

Merakla telefonumu elime alıp onunla mesajlaşmamıza girdiğim sırada onun çevrimiçi olduğunu gördüm. Harika, bana yazmayıp çevrimiçi olması muhteşem bir duyguydu. Kimle konuşuyordu kim bilir... Öfkeyle telefonu elimden bıraktım ve bilgisayarımdan bir bilet satış sitesi açtım. Tokyo'dan Paris'e bir direkt uçuş bulduğum gibi bileti satın aldım. Sonra aynı hızla ve aynı öfkeyle telefonumu tekrar elime aldım, Zenitsu yine çevrimiçiydi.

"Kimle konuşuyorsun sen?" Yazdım ve sildim. Öfkeme yenik düşmeyecektim. Sonra sakince yazmaya başladım.

"Sana çarşamba gününe bir bilet aldım. Tokyo'dan Paris'e... Uçak saat 14.30'da buraya inecek... Babam sana bir kurs ayarladı, birlikte gideceğiz. Yeşil pasaportun olduğu için vize almak zorunda kalmayacaksın. Eğer gelirsen seni orada o saatte bekliyor olacağım. Elimde bir buket çiçek olacak, beni çiçekten tanırsın. Eğer gelmezsen seni anlarım. Ama gelirsen, seni daha iyi anlarım Zenitsu... O güne kadar düşün. Bekliyorum."

Yazdığım an mesajım mavi tik olmuştu. Nasıl oldu bu? Yazdığımı gördüğü için mesajlarımıza mı girdi? Yoksa zaten mesajlaşmamızda mıydı? Yaklaşık beş dakika kadar ekranda kaldı, sonra hiçbir şey yazmadan çıktı. Harika, beni deli etmeye devam ediyordu. Çarşamba gününe iki gün vardı ve o güne hatta o ana kadar ona hiçbir şey yazmayacaktım. Ama tabii, benim de kendime göre ne yaptığını öğrenme yöntemlerim vardı.

Kendimle savaştım. Bu iki gün boyunca kendimle verebileceğim en büyük savaşı verdim ve ne Inosuke'den ne Kanao'dan ne de Genya'dan Zenitsu'yla ilgili tek bir bilgi bile almadım. Hatta mobese görüntülerini bile izlemeyi bıraktım. Bu saate kadar tek başıma büyük bir savaş verdim. Gelecek miydi gelmeyecek miydi tüm bunları kendi başıma görmek istedim... Burada, tam bulunduğum bu noktada, ellerimdeki çiçeklerle...

Yaklaşık iki saattir hiç ayrılmadan burada "Dış Hatlar Geliş" kapısında bekliyordum. Ona bilet aldığım uçak bir saat önce indi ama hala Zenitsu'dan hiçbir haber yoktu. Umutsuz olmaya başlamıştım, ama aklımdaki pasaport sırasında bekliyor olabileceği fikri beni biraz olsun umutlandırıyordu. Çaresizce sağıma soluma bakıyordum, gelmesi için evrendeki tüm güzel enerjileri içime toplamıştım. Üzerimi düzelttim, çiçeklerime ona daha güzel görünsünler diye çeki düzen verdim. Umutsuz olmak şu an için en korktuğum şeydi... Acaba bir başka dış hatlar kapısından gelecek olabilir mi diye sağıma soluma bakındığım sırada gözlerim kalabalığın arasında tanıdık bir yüzü seçti.

3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin