Sana dokunsalar yanında olamayacağım.
Bilgisayarımı, telefonumun ekranını kapatıp yatağımın yanındaki komodine koyduktan sonra yorganımın içine girdim iyice. Aklım Tanjir'daydı. Şu an nasıl uyuyordu
acaba? Üstü örtülü müydü? Uyurken nasıl görünüyordu? Daha onun uyumuyorken nasıl göründüğünü bile bilmiyordum... Sahi ya, Tanjiro nasıl görünüyordu? Telefonu elime alıp konuşmamıza girdim, profil resmine tıklayıp yüzüncü kez bir süre baktım. Öyle güzel görünüyordu ki derin bir iç çektim. Gözlerimi ekrandan kaydırıp tam karşımdaki boy aynasından bu akşam ikinci kez kendime baktım. Sersefil bir haldeydim. O saçlarını diktiği, kot bir ceket giydiği, sivri burnunu yan durarak gözler önüne serdiği bir Fransız binasının önündeki fotoğrafıyla ne kadar yakışıklıysa ben de bu aynadaki kadar sefildim işte.
Darmadağınık saçlar ve her şeyden önemlisi yüzümdeki o bıkkın ifade. Yüzümde öyle bıkkın bir ifade var ki! Her şeyden bıkmışım gibi bakıyorum. Üç çocuğumla ortada kalmışım
gibi bakıyorum! Oysa Tanjiro‟nun yüzünde dünyadaki her güzel şeyi tatmışlık ifadesi var benim aksime. Dolu dolu, mutluluğa doygun bakıyor. Ah Tanjiro... Neden benimle konuşuyorsun? Ben buna değmem ki. Tüm o cümlelerini hak etmiyorum bile.Telefonu komodinin üzerine bırakıp derin bir nefes alarak yatağımda döndüm. Gözlerimi kapattım ve
tanıştığımızdan beri bilmem kaçıncı kez onunla bir sokakta karşılaştığımızı hayal ederek uykuya daldım.“Zenitsu... Hayatım babanın acil çıkması gerekti. Ben de kahvaltı hazırlıyorum, dün terziye bir etek bırakmıştım. Gidip alır mısın?” Gözlerimi zar zor açıp anneme BENİ
ÖLDÜR der gibi baktım. Beni öldür ama bir yere yollama anne. Size yemin ederim yüzüm anneme beni
öldür diye yalvarıyor.“Acil mi? Off...”
“Çok acil! Kahvaltıdan hemen sonra çıkmam lazım! Derneğe gideceğim!” Sinirle yorganı üzerimden çekip
kalktım.“Nerede terzi?”
“Dört sokak ötedeki caddede. Şu sana doğum günü pastası aldığımız yerin yanı. Gidince görürsün. Durak var
hemen önünde.” Başımı salladım dolabı açarken. Montumu çıkarıp pijamamın üzerine geçirdim. Başıma da rastgele bir şapka taktım.“Bir de erkek olacaksın sen, bu ne hal? Böyle mi çıkacaksın dışarı?”
“Bir şey olmaz anne, kim görecek beni?”
“Dışarıdaki insanlar.”
“Dışarıdaki insanlar umurumda değil. Hiçbirinin benim hayatımda yeri yok.”
Size kendimi tarif ettiğim şekilde, sersefil bir halde çıktım evden. Ailemizin koruması peşimden
ilerlerken hızımı arttırdım. Size anlatmıştım. Babam Özel Tim‟de görev yapmış bir asker. Dışarı korumasız çıkamıyoruz... Cebimdeki telefonumu müzik dinlemek için
çıkardığım an titredi.Gelmemeye Giden Adam Tanjiro‟dan Bir Yeni Mesaj!
“Günaydın. Dün gece uyuyakalmışım dediğim gibi.”
Gülümsedim. Evet kucağımda uyudun Tanjiro!
“Günaydın! Sana kahve içmeyi yasaklıyorum. Dizinin 15. dakikasında uyudun.”
“Ne garip değil mi? Herkesin uyanık kalmak için içtiği şey beni uyutuyor. Hadi, hemen diğer bölüme geçelim.
Kahvaltı yaparken izleriz.” Duyduğum ani bir korna sesiyle başımı telefondan kaldırdım. Beni santimlerle es geçen arabaya şok içinde baktığımda korumanın beni kolumdan tutup çekmesi bir oldu.“Bay Agatsuma! Sizi dışarı çıkarmamak lazım!” korumaya sakin bir şekilde baktım.
“İyiyim! Adamın suçuydu!” Kolumu
bırakırken yürümeye başladım. Kaldırıma geçer geçmez
başımı telefonuma çevirdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/345588285-288-k336308.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
Fiksi PenggemarYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...