Prens Moltaine'i çizmemin ertesi günü buraya geldiğimde yanımda olan mütevazi çantama üç beş eşyamı koymuş Alise'in beni durdurma çabalarını ve başıma saplanan yeni bir acı dalgasını göz ardı ederek çantamı sırtıma takmıştım. Dünden ve önceki günden biraz da iyiydim ve artık burada kalmam için bir sebep yoktu. Alise açık oda kapısının önünden geçen bir hizmetliyi durdurup kulaklarımın çınlamasından dolayı duymadığım bir şeyler söyleyip geri yolladı.
Kapıya yönelip koridora çıkmıştım ki Moltaine'in verdiği defteri almadığım aklıma geldi ve söylenerek geri döndüm. Bunu nasıl unutabilirdim?
Defteri alıp kapıya ilerledim. Aynı zamanda çantamın fermuarıyla uğraşarak defteri içine koymaya çalışıyordum. Tam kapıya gelmiştim ki sert bir gövdeye çarptım. "Lanet olsun!"
Çarptığım kişinin Veliaht Prens olduğunu görünce söylediklerim için herhangi bir endişe duymadım, hatta daha fazlasını söylemediğim için pişmanlık duyuyordum. Günler sonra hayatımı kurtaran adamı görmenin kalbimde bıraktığı etkiyi yok sayarak kendisini de görmemezlikten gelip yoluma devam ettim. Bir adım ancak atmıştım ki kolumu sarmalayan kemikli parmaklar buna engel oldu.
"Bırak beni." Diye dişlerimin arasından soludum. Dediğimi yapmayınca kolumu ondan kurtarıp kapıya ulaştım. Başarmıştım, ta ki kollarını göğsünde birleştirip önüme çıkana kadar. Prensin iddialı hızını unutmuştum. En sonunda hırçın ve öfkeli bakışlarımı kaldırıp meydan okumayla yüzüne baktım.
Bakışları gözlerimden bir an için bile ayrılmadan seslendi. "Alise, çıkabilirsin. Kapıyı da arkandan kapat."
Alise özür dilercesine bana baktıktan sonra prensinin emrine uyup gitti. Kapının örtülme sesi kulaklarımda çınlıyordu. Beynim içten içe parçalanıyormuşçasına zonkluyor, beni bir kuyunun yankılı odasına hapsediyordu. Ayağa kalkmanın beni bu kadar etkileyeceğini tahmin etmemiştim.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" Elimdeki çantayı daha ben karşı koyamadan çekip aldı. Bu sırada Moltaine'in verdiği, çantaya tam yerleştiremediğim defter yere tok bir sesle düşerek sarışın prensin çiziminin açılmasına neden oldu.
Viridian'ın bakışları birkaç saniye bu görüntüye kaydı ve hemen ardından tüm camlar ve kapı örtük olmasına rağmen esen bir rüzgarla Moltaine'in yerini henüz dolmamış sayfalar aldı.
"Ne yapıyormuş gibi görünüyorum? Gidiyorum."
Gözlerime kilitlenip bir adım yaklaştığında istemsiz bir dürtüyle bir adım geriledim. "Hiçbir yere gidemezsin. Henüz iyileşmedin."
Benim avazım çıktığı kadar bağırma isteğime karşılık onun bu kadar sakin konuşuyor olması sinir bozucuydu. Yutkunduğunda adem elması belirgin bir şekilde açığa çıkmıştı. "Sanki çok da umurundaymışım gibi davranma! Bir kez bile merak edip gelmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN VALSI
FantasyBir yoktan vâr olma hikayesi. "Eksik olmak diğer insanlardan farklı olmaktı bizim lügatımızda. Farklı bir soy, farklı bir ırk veya fiziksel bir yetisinden mahrum bırakılmış olmaktı. En kötüsüyse herkesle aynı düşünmüyor, herkes gibi rol yapmıyorsan...