**
Prens Viridianla aralıksız idman yapıyorduk. Guflar komutanlarını bir nevi kendilerinden çaldığım için pek mutlu değillerdi. Zaten halihazırda benimle ilgili pek hoşnut fikirlere sahip değilken bu da bunun üzerine tuz biber olmuştu. Ardent sessizce verdiği mecbur olmadıkça benimle konuşmama yeminine devam ediyordu. Buna rağmen arkamdan konuşanlara karşı beni savunduğunu bilmek küçük dünyamda tutunacak bir dal gibiydi. Hayatım son günlerde Prens Moltaine'nin beni neşelendirmek için takılmaları, Alise'in moda eğitimleri ve Prens Viridian'ın idmanlarıyla geçiyordu.
Büyüm üzerindeki idmanlarda ilk birkaç gün su kanalındaki suyun belirli bir kısmını harekete geçirebilmiştim. Bu bile benim için bir başarıydı fakat prensi memnun etmeye yetmemişti. Suyu harekete geçirmemin önemli olmadığını, ejderhalara karşı gelmek istiyorsak suya büyümdeki korumayı da katmam gerektiğini söylemişti. Sonraki günler biraz da olsa bunu başarmıştım fakat bu da yeterli gelmemişti. Daha fazlasını yapmam lazımdı. Bazen her ne yaparsam yapayım, ne kadar güçlü olursam olayım asla olmayacakmış gibi geliyordu. Prensle çalışmalarımız daha saray halkı uyanmadan ve gün doğmadan başlıyordu.
Prens bedenimiz hazır olmadan zihnimizin de hazır olmayacağını söylüyordu. Bu yüzden her sabah eğitime ilk olarak antrenmanlarla başlıyorduk. Bugün de olduğu gibi.
"Sırtını dikleştir ve kılıcını bir parçan, kolunun uzantısı olarak düşün. Onunla bütünleş." Kuzeyli prens beklenmedik bir hareket yaparak kılıcını savurdu. Karşındaki kişi Prens Viridian olunca karşı saldıralar daha beklenmedik ve daha sessiz oluyordu, tıpkı bir hayaletinki gibi. Seni daha savunmasız kılıyordu. Az daha omzuma saplanacak olan kılıçtan eğilerek kurtulmayı başarmıştım ve ona bir sonraki atağı için fırsat vermeden çeliğin keskin kısmını boğazına dayadım. Başarmıştım, ilk kez onu yenmiştim.
Yüzünde oluşmasını beklediğim gerginliğin aksine memnun bir ifadeyle bana bakıyordu. Bunu da saklama gereği duymamıştı. "Aferin asker. Ama hızıma yetişmek istiyorsan daha çok çalışmalısın." Ve beklenmedik bir hareketle beni nakavt etti. Sol eliyle dizinin üstündeki gizli bölmeden çıkardığı bıçağı boğazıma dayayana kadar fark etmemiştim bile. Birkaç santim ötede olan çarpıcı bakışları beni süzerken fısıldadı. İkimiz de diğerinin boğazına kılıç veya bıçak dayamıştık. "Bu raunt berabere bitti. Hâlâ beni yenebilmiş değilsin asker."
Anlaşmışız gibi silahlarımızı aynı anda çekip geri çekildik.
"Birebir dövüşlerde şaşırtıcı derecede ilerleme kaydediyorsun fakat büyü konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim."
Lordum ve aynı zamanda komutanımın olan Viridian'ın bunu söylemesi yüzümü düşürmüştü.
"Belki de dünya üzerinde sana uygun bir eğitmen olmadığı içindir," Şaşkınlıkla başımı kaldırıp prense baktım. Belki de içten içe kendimi suçladığımı anlamıştı. "Sana su çağırıcı bir eğitmen bulamayız Elafer. Üzgünüm ama böyle. Benimle idare etmek zorundasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUN VALSI
FantasyBir yoktan vâr olma hikayesi. "Eksik olmak diğer insanlardan farklı olmaktı bizim lügatımızda. Farklı bir soy, farklı bir ırk veya fiziksel bir yetisinden mahrum bırakılmış olmaktı. En kötüsüyse herkesle aynı düşünmüyor, herkes gibi rol yapmıyorsan...