00.00

211 16 72
                                    

Aniden yaz bitimine yaraşır cıvıllıkta bir texting çifti mi yazsam diyerek kaleme alıyorum bu kitabı. Çok fazla spontane gelişecek, siz kadar bende neler olacak meraklıyım. Eğlencemize bakalım lütfen🥹

Başlama tarihlerinizi buraya bırakabilirsiniz✍️.

Keyifli okumalar.

🏖️

'Oğuz gittiler mi?' 

Kumsalda  bulunan soyunma kabinlerinin içinde dalgıç kıyafetlerimin içinde kapının önünde gözcülük yapan Oğuz'dan onay almak için soruyordum. 

'Evet abi gittiler. Çık artık da denize girelim ne istiyorsan bulalım.' dedi ve bıkkın bir nefes verdi. Onun şuan aklının kaldığı mekanları düşündükçe kafamı iki yana sallarken kendimi bulsam da ona bir şey demeden kabinden çıktım.

'Sen gelme. Ben aradığımın nerede olduğunu biliyorum. Sen git takıl.' dedim, söylediğim doğruydu. Dalış yapacakken ilk kez ne aradığımı da nerede aramam gerektiğini de biliyordum. 

İnce, uzun cam bir şişe ve içinde de bir not kağıdı bulmam gerekiyordu. 

'Emin misin abi? Bende eşlik edeyim sana.' 

Oğuz gelmeyi teklif etse de sesinde ki telaştan anlıyordum ki gerçek bir soru değildi sadece ben ısrar ettim Yiğit kabul etmedi diyebilmek için soruydu bana şuan. O yüzden ne onu ne de kendimi yormamak için kafamı iki yana sallayarak elimle arkamız da kalan oteli ve civarını göstererek salladım. 

'Git nerede kimlerle takılmak istiyorsan takıl. İşim bitince ararım seni.'

Oğuz cümlemin sonunu yarım yamalak dinleyerek yüzüme de arkasına da bakmadan vebalıymışım gibi anında yanımdan ayrıldı. 

Bu çocuk dayaklıktı ama neyse şimdi daha önemli bir konum vardı.

Bir şişe bulmalıydım. İçinde not olan ve ona giden yollarımı kolaylaştıracağına inandığım o notlu şişeyi bulmalıydım. 

Paletlerimi elime alıp denize doğru yürümeye başladım. Kumsala geri dönme ihtimallerini de göz önünde bulundurarak kumu arşınlarken etrafıma bakmayı unutmuyordum.

Denize girerken buraya gelmek istememe rağmen Oğuz'un beni sürüklediğini hatırladım. Üniversitenin ilk senesini iyi bir ortalamayla bitirmişken gönüllü olarak bir kurumda çalışmak istemiştim fakat Oğuz ise milyonlarca küfür etmiş, bin bir yakarmasıyla sonunda kendimi bu otelde bulmuştum. 

Annemle babam Oğuz kaç yaşına gelmiş olursa olsun aklı bir karış hava da olduğu için tek başına tatile çıkmasına izin vermemiş, benimle gitme şartı koyduğundan o kadar direterek bana acıtasyon yapmış buraya gelmemize beni ikna etmeyi başarmıştı. 

Şimdi ise denizde şişeyi ararken içimden Oğuz'a diretmeleri için teşekkür ediyorum çünkü beni heyecanlandıran kişiyle burada denk geldim.

Denizde bir süre yüzdüm, denize atarken nereye indiğini gördüğümden çok uzun sürmese de denizin çalkalanmasıyla gidebileceği alanı düşünerek arama alanımı genişlettim. Derine daha derine indim ve bir kısmı kuma gömülmüş halde duran şişeyi fark ettim. Şu an karada olsam mutluluğumla beraber bol bol kahkaha atardım.

Ayaklarımı daha hızlı hareket ettirerek şişenin olduğu yere son sürat ilerledim. Şişe kuma gömülü olduğu için içinde nasıl bir şey var bilemiyordum ama gördüğüm şişenin onun denize fırlattığı şişe olduğundan eminim. 

Şişeyi gömüldüğü kumdan kurtarıp elimde evirip çevirdim. İçinde tam olarak ne olduğunu göremesem de bir fotoğraf var gibiydi. İçinde not yazıp attığını düşündüğümden hem şaşırdım hem de moralim bozuldu. Arkadaşlarıyla sonsuzluk gibi bir dilek dileyerek atmış olabilirdi. 

Elime şişeyi de alıp daha net görüp incelemek üzere şişeyle beraber karaya yüzmeye başladım. Şişenin içinde bozmamam gereken bir durum varsa kesinlikle olduğu gibi yine aynı yere götürürdüm ama içimden bir ses o şişeyi açarsam çok iyi şeyler olacağını söylüyordu. 

Normalde iç sesine kulak asan birisi olmasam da şuan nasıl bir haldeydim bilmem ama iç sesime güvenmek durumda kaldığım bir gerçekti.

Daldığım sudan kafamı çıkardığım da yüzüme gelen saçlarımı boşta ki elimle arkaya doğru ittirerek ayaklarımın üzerine doğruldum ve kumsala ilerledim. Şişeyi kumsalda direkt açmak istesem de şişenin sahipleri her an tekrardan kumsala gelebilirlerdi ve bu riski almak istemiyordum. 

Otelde ki odama geçmeye karar verdiğimden önce soyunma kabininde hızlıca üstümü değiştirdim. Altıma beyaz şortumu üstüme de beyaz ince askılı basketbol tshirtümü giyerek parmak arası terliklerim eşliğinde elimde ki dalgıç kıyafetlerimin altında tuttuğum şişeyle odaya dikkat çekmeden koşar adımlarla odama geldim. 

Elimde ki kıyafetleri bir kenara atıp yatağa oturdum. Tıpasını çıkartmadan önce şişeyi ışığa tutarak içinde neyin olduğuna baktım. Denizde de tahmin ettiğim gibi bir fotoğraf vardı. Şişeyi biraz daha çevirdiğim de ise fotoğraf karesinin arkasında kırmızı kalın kalemle yazılmış yazı vardı.

Şişenin tıpasını hızlıca çektikten sonra Oğuz'un kaşlarını aldığı cımbızı çantasından alıp fotoğrafı şişeden çıkartmak için kullandım.  

Fotoğrafta ne olduğuna baktığımda ise dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken kaşlarım çatılmakla havalanmak arasında gidip geldi. 

Polaroid fotoğraf karesiydi.

Fotoğraf karesinde şişenin peşinden gitmemin sebebi olan kız ve iki arkadaşı vardı. Üçü de farklı poz vererek kameraya bakıp gülmüşlerdi. Şaşkınlık sebebim bu değildi. Kadrajda arkalarında kalan ve kameraya bakan iki biri daha vardı. Ben ve Oğuz. 

Bu anı hatırlıyordum elbette ama fotoğrafa yakalandığımı bilmiyordum. Utanmış hissediyordum ama elimden şuan bir şey gelmeyeceğini fark ederek diğer ayrıntıya gülümsedim. Arkada ki yazının yazıldığı kaleme ait olduğu belli olan kırmızı renkle ben kalp içine alınmıştım. Bu detaya dudaklarımda ki gülümseme büyürken fotoğrafın arkasını çevirdim. İşte bu daha şaşırtıcıydı.

'Lamba cini  bu erik gibi kütür kütür çocuğu bana yolla. Amin.' 

Tek cümle vardı ve resmen çocukken dinlediğimiz hikayenin karakteri lamba cininden beni dilemişti. 

Sırt üstü yatağa kendimi atarak denizde atmak istediğim kahkahayı özgürce attım. Uzun uzun kendi kendime kahkaha atarken gözümden yaş gelmişti fakat avucumun içinde ki resim ve arkasında ki yazı her aklıma geldiğinde beni gülümsetebilir, mutluluktan kahkahalar attırabilirdi. 

Aklıma gelen fikirle elime telefonumu aldım ve hızlıca uygulamaya girip önce otelin hesabından kızı bulmak için arayışa çıktım. Çok iyi bir stalker denilemezdi hatta berbattım ama insan bulmak istediğini bulur derler ya tam olarak öyle olsa gerekti ki kırk üç dakika sonunda aradığım kişiyi buldum. 

İnci Dağ.

İsmi buydu, İnci Dağ. 

Fotoğrafına bakakalırken ona daha geç kalmamam gerektiğini hatırlayarak uygulama da yeni hesap aça tıkladım ve aklımda ki o hesabı oluşturdum. 

Anında takip ettiğim ve direkt mesaj attığım kişi tabii ki İnci oldu. 

lambacini: Merhaba İnci! 

lambacini: Bugün bir dilek diledin! geriye iki tane kaldı.

lambacini: Diğer ikisini de söylersen dileklerini yerine getirmek için uygulamaya başlayacağım.

🏖️

Bizi kütüphanenize eklemeyi unutmayın, çok eğleneceğiz <3

Yıldız ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

DENİZ KABUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin