0.9

48 6 4
                                    

Okuduğunuza, beğendiğinize dair iz bırakmayı unutmayın lütfen⭐

🏖

'Hangi bölümü okuyorsun?' 

'Spor okuyorum, sen?' 

Benim İnci'ye her şeyi anlatmamın üzerinden yarım saat geçmişti. Şimdi ise birbirimizi tanımak, birbirimiz hakkında bilgi edinmek için birbirimize klasik ve merak ettiğimiz soruları soruyorduk. 

'Ben de sınıf öğretmenliği okuyorum.' 

Bu konuşmayı yaparken bulunduğumuz pozisyon detayı çok önemliydi çünkü şuan ki halimize on beş dakika önce almamıza rağmen benim kalbim hala hızlı hızlı atıyordu. İnci'nin yanağına elimi koyup birbirimize karşılıklı iltifat ettikten sonra İnci bana doğru yaklaşmış ve kollarını boynuma dolamıştı. Sarılmamız bitip ayrıldığımız da ise İnci bacaklarımı uzatmamı sağlayıp kafasını bacaklarıma koyup kumsala uzanmıştı.

'Yüzmeye kaç yaşında başladın?' 

'Altı yaşımda başladım. Çok hareketli olduğum için annemler yorulması lazım diye araştırırken suyu seviyor zaten diyerek kursa yazdırmışlar. O günden beri de hiç bırakmadım. Yaz kış yüzerim.' 

Gözlerim gözlerindeyken ellerimiz de hiç ayrılmıyordu. İnci iki elinin arasına bir elimi almış parmaklarımla oynuyordu ama oynarken hiç parmaklarıma bakmıyor gözü sürekli gözlerimdeydi. Arada dudağıma da kaydığı oluyordu ama bunu dile getirmiyordum çünkü aynı durum bende de söz konusuydu.

Öpüşün kardeşim o zaman.

'Sen sabırlı birisin o zaman? Öğretmenliği tercih ettiğine göre.' dedim, kendimce bir tespitti bu. Bana göre öğretmen, doktor ve polis mesleğini yapanlar çok sabırlı kişilerdi çünkü işleri sürekli insanlarla muhatap olmaktı. Herkese ayrı ayrı söz anlatmaktı. 

İnci tespitimle beraber alt dudağını büzdü, başını omzuna doğru eğdi. 'Bilmem, sanırım öyleyim. Çevremdekiler öyle söylüyor. Genelde olumsuz şeylerden kaçarım. Kaçarım derken olumsuzluk olmasın diye elimden geleni yaparım.'

Cevabına kafamı sallarken başka soru sordum. 'Kardeşin var mı?' 

'Var bir tane, küçük. Yedi yaşında, Ecrin.'

'Fotoğrafını gösterir misin?' 

'Tabii ki, bir saniye.' dedi ve telefonunu cebinden çıkartıp ana ekranını bana gösterdi. Ekranda İnci'nin küçük hali duran bir kız çocuğu vardı. Çimlerin üzerinde dururken çekinilen bir fotoğraftı. Ellerini birbirine geçirip önünde tutmuş ve kameraya içten bir gülümseme sunuyordu. Kendisini gösterdiğinden şüphe ettim. Ekranda gözlerimi çektim. Gözlerimi kıstım ve ona şüpheli bakışlar attım. 'Kardeşin olduğuna emin misin o? Kendi küçüklüğünü gösterdin sanki' 

İnci, kalbime hem ferahlık veren hem de kalbimi hızlandırdığı için sıkıştıran o sesli kahkahalarından birini attı. 'Yiğit yeminle kardeşim ya. Bak başka bir fotoğrafını göstereyim.' 

Telefonu parmak iziyle açıp galeriye girdi. Ekranı benden gizleme ihtiyacı hissetmediğinden ekranı bende takip ediyordum. Galeride 'bücür' yazan klasörü açtı. İçinde yüzlerce belki de binlerce fotoğraf vardı. Klasörde ki ilk fotoğrafı açtı ve ekranı tamamen bana çevirdi. 

'Al bak, hepsi Ecrin'in fotoğrafı var.' 

Telefonu elime verdiği için galeride birkaç fotoğrafı kaydırıp Ecrin'in fotoğraflarına baktım. Bir tanesinde dondurma yiyordu başka birinde tatlı bir diğerinde ise makarna. Fotoğraflara tebessüm ettim. 'Yemek yemeyi çok seviyor sanırım.' 

DENİZ KABUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin