2.1 (+18)

31 2 0
                                    

Bu bölüm perdidoentisara 'a ithaf edilmiştir. Sebebini okumadan anlayacak, sizde bölüm sonunda
⛱️

Yiğit'in İstanbul'a dönmesi için son iki günümüz kalmıştı. Biz de diğerlerinden müsaade alarak bu iki günü tek başımıza geçirmeye karar vermiştik. Dün akşam ani bir kararla lunaparka gidip neredeyse her oyuncuğa binmiştik. Çok eğlenceliydi, yer yer çığlıklarımdan nasibini alan oyuncaklar olsa dahi.

Şimdi ise o son gündeydik. Bugün planımız pek yoktu, otel plajında veya havuzunda bütün gün tüneyecek gibi duruyorduk.

Bir an bile keyifsiz geçeceğine inanmıyordum.

Yiğitleyken sadece oturmak bile hiç olmayacak kadar gülmeme sebep oluyordu. Onunla her şey keyifli geçiyordu.

'Denize mi havuza mı?'

Düşünmek için kısa bir es verdim. Kararımı ise çok geçmeden söyledim. 'Denize gidelim, havuz fazla kalabalıktır bu saatte. Rahat hareket edemeyiz.'

Yiğit beni onayladı ve deniz şortunu giymek için banyoya geçti. O banyodayken bende bikinimi ve bikinimin üstüne ince bir elbiseyi giyindim.

Çantalarımızı da son kez kontrol ettim. O sırada Yiğit banyodan çıktı 'Hadi, gidelim.'

Kafamla onu onayladım ve çantasını ona uzatıp kendi çantamı koluma taktım. Kapıya doğru giderken arkaya, bana doğru, uzattığı koluma ve hareket eden parmaklarına bakarak içli bir gülümseme peyda oldu yüzümde.

Elini tutmamı söylemiyor gösteriyordu.

İki hızlı adımla ellerimizi kavuşturdum. Onun eline nazaran küçük olan elimi avucuna bıraktım. Asansöre binip zemin kata indikten sonraysa ufak tefek konulardan konuşarak sahile geldik.

'Önce güneşlenmek mi istersin yoksa yüzmek mi?'

Bugün başka planımız olmadığı için güneşlenmeyi tercih etmek mantıklı geldi. 'Güneşlenmek'.

'O zaman gel de güneş kremini süreyim, yanma sonra.'

Çantadan güneş kremini çıkartıp ona uzatarak şezlonga yüz üstü uzandım. Yiğit görev bilinciyle sessizce sırtımı ve bacaklarıma kremi sürerek yanımda ki şezlonga uzandı.

Tek gözümü açıp ona baktım 'Sen güneş kremi sürdün mü?'

Kafasını hayır anlamında salladı. Yaptığım yerden doğruldum ve kremi bıraktığı çantadan alıp ona ilerledim. 'Senin yanman ne kadar mantıklı? Dön de süreyim.'

Tişörtünü çıkardı ve az önceki ben gibi sırtını dönerek uzandı. Kremini hızlı fakat her yerine sürdüğümden emin olarak sürdüm.

Kremi çantaya bıraktım, Yiğit'in saçlarından öptüm ve şezlonga geçip yüz üstü uzandım. Telefonumdan da kısık seste bir şarkı açarak gözlerimi kapattım.

Gözleri kapalı halde uzanan Yiğit gözlerini açmadan konuştu 'Biz böyle uyuyakalırız biliyorsun değil mi?'

Bende gözlerimi kapattım 'Uyuyakalmayız, daha seni boğacağım o suda. Rövanşı almadan bu şehirden ayrılamazsın.'

Gidecek olmasından bahsettiğim için gözlerini aralayarak bana baktı. 'İstanbul'a gelince bir kaşık su da boğarsın.'

'I-ıh, o zevk vermez.'

'Peki, peki. Rôvanşını alırsın.'

Heh şöyle der gibi göz kırptım ve gözlerimi tekrar kapattım.

DENİZ KABUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin