0.7

46 9 17
                                    

yıldız ve yorumlarınızı bırakmayı ihmal etmeyin lütfen⭐🤍

🏖

Acilin müşahede odasının kapısında on dakikadır bekliyordum. Kimse bir şey demiyor, haber vermiyordu. Koridorda telaşla bir ileri bir geri yürüyordum. Annemle babam telaşlanmasın diye bilgi almadan haber vermek istememiş, daha haber vermemiştim. Hem buraya gelmek isteyecekler hem de bana emanet ettikleri kardeşime resmen sahip çıkamadım diye kendimi nasıl izah edecektim bilmiyordum. Beni suçlamazlardı ama ben kendimi suçlu hissediyordum. 

'Oğuz Karlı'nın yakını?' 

Beklediğim odadan beyaz önlüklü, hemşire olduğunu tahmin ettiğim bir kadın çıktı. 'Evet benim. Nasıl durumu?' dedim, hemşirenin önünde durup. Hemşire yüzünde samimi bir gülüş kondurup konuştu. 'Telaşlanmayın durumu iyi. Siz içeri geçin. Doktor beyde birazdan gelip bilgi verecek.' 

Hemşire baş selamı verip önümden çekilerek koridorun diğer ucuna doğru ilerlerken bende karşımda kalan açık kahverenginde ki kapıyı aralayıp içeri adımladım. Her hastane gibi bembeyaz bir odaydı. Müşahede odası olduğu için bir hasta yatağı üç kapaklı bir dolap vardı. 

Kendine gelmiş olan Oğuz yatakta uzanırken beni göz hapsine almıştı. Gözlerinde mahcup bir ifade vardı.  Bakışlarını üzerimde tutmak istese de benim de bakışlarımı kendi üzerinde görünce mahcupluk duygusuyla gözlerini üzerimden çekip tavada çevirdi. 

'Bana bak Oğuz.' 

Oğuz tekrar bana çevirdi bakışlarını. Benim bir şey dememi beklemeden ilk dediği şey özür dilerim oldu. 'Özür dilerim abi. Hesaplayamadım ne kadar içtiğimi, sarhoş olduğumu.' 

'Nasılsın? Ne oldu?' dedim, özür dilemesini es geçip durumunu sordum. Yaptıktan sonra özür dilemesi önemli değildi. Yaptıktan sonra nasıl olduğuydu önemli olan. 'İyiyim, kolum kırılmış sanırım. İçki zehirlenmesinden de son anda dönmüşüm galiba.' dedi, utançtan fısıltılı sesiyle. 

'Burada konuşmayacağız otele dönünde konuşacağız ne boklar yediğini. Lunaparktan nasıl ambulansla ayrılmayı başardığını konuşacağız.' Oğuz göz temasını direkt kurmuyor ama alttan bakışlar atıyordu.

'Annemlere haber verdin mi?' dedi, göz kapaklarını gözlerinin üstüne kapatırken. 'Sence haber versem otele dönünce mi konuşuruz derim geri zekalı? Direkt eve giderdik. Otel yüzü bok görürdün bir daha.'  derin bir nefes aldım ve devam ettim. 'Telaşlanmasınlar diye haber vermedim ama görüntülü konuşurken nasıl saklayacağız o kolu bilemiyorum.' dedim çarşafın altında kalan alçılı kolunu gözlerimle işaret ederek.

'Öğrenmesinler, en azından eve dönene kadar öğrenmesinler lütfen. Buraya gelmek ya da bizim eve dönmemizi isteyecekler.' dedi hayıflanır bir sesle. Kaşlarımı çattım. 'Ya bok herif sence eve dönmemizi istemeleri çok doğal değil mi? Alkol zehirlenmesinin köşesinden dönmüşsün yetmemiş nasıl başardın bilmiyorum dediğim gibi sonra detay vereceksin ama kolunu da kırmışsın. Annemler daha ne istesin?' 

Sesim de sinir ön plandaydı. Oğuz gerçekten sinirlendiğimi gördüğünden olmuş olmalı ki sesini çıkarmadan bakışlarını tavada dikip öylece durdu. Başka bir şey konuşmadan sessizlikle doktorun gelmesini bekledik beraber. Sinirimin geçmesini bekliyordum. Yoksa bu herife küfür etmeden duramayacaktım daha. 

Odaya girişimin onuncu dakikasında doktor odaya girdi. 'Geçmiş olsun.' dedi ve yatağın dibinde duran dosyayı eline alıp kapağını açtıktan sonra bir dakika kadar dosyada ki yazılara göz attıktan sonra konuşmaya başladı. 

'Tekrar geçmiş olsun Oğuz bey. Bir bardak daha içmiş olsaydınız zehirlenmişsiniz diyebilirdim denilebilir. Alkolü azaltmanızı tavsiye ediyorum, şiddetle.' dedi ve bakışlarını bana çevirdi. Bakışları el at bu duruma der gibiydi. ben kafamla onaylayıp 'En az bir ay içkinin ne olduğunu dahi unutacak doktor bey emin olabilirsiniz.' dedim keskin bir ses tonuyla. 

DENİZ KABUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin