'Hadi su güreşi.'
Kıyıya doğru sırt üstü yan yana yüzerken yanımıza gereken bu teklifte bulunan kişi Rüveydaydı. Yanında güneşlenmesine ne zaman ara verip denize girdiğini bilmediğim Oğuz vardı. Arkalarında ise Ceren ile bir şeyler konuşan bir adam.
İnci ile ayaklarımızın üzerinde doğrulduk. İnci bana döndü. 'Ne dersin kazanır mıyız?' güneş gözüne geldiğinden dolayı tek gözünü kısmış, elini de gözlerinin üstüne koyarak siperlik yapmıştı. Yamuk bir gülüş bahsederek önce İnci'ye ardından Oğuz'a baktım. 'Sen mi Rüveyda'yı alacaksın omzuna?'
Oğuz dediğimi onayladı. Rüveyda, biraz ilerimiz de arkamızda Ceren ve konuştuğu adamı gösterdi. 'Ceren de güreş için denizden bir kişi buldu. O da omzuna Ceren'i alacak.'
İnci'ye döndüm ve az önce sorduğu soruyu cevapladım. 'Bence yeneriz, sen ne diyorsun?' benim de tek gözüm kısıktı. Omzunu omzuma yasladı. Dengemi sağlamak için bir kolumla beline sarıldım. 'Bence de yeneriz.'
Bakışlarında rekabet vardı. Resmen bakışları parıldıyordu. Kulağına eğildim 'Rekabetçi bir yanımız var sanırım' sorudan çok tespit gibi çıkmıştı sesim. İnci bana dönmeden, bakışları hala Rüveyda ve Oğuzdayken konuştu.
'Çok ufak, minik minicik var.'
İşaret ve baş parmağını yakınlaştırmış, parmakları arasında minik bir boşluk bırakarak söylemişti. Ona inanmış gibi yapabilirdim çünkü o bakışlarda ki rekabet parıltısı gösterdiği kadar minicik değildi, emindim.
'Hadi oynayalım o zaman.'
Rüveyda, Ceren'e seslendi ve yanında ki adamla yanımıza gelmesi için el işaretinde bulundu. 'Ben Cüneyt, memnun oldum.'
Ceren'i omzuna alacak adamın adı Cüneyt'i. İnci ve ben de elimizi uzatıp isimlerimizi söyledik. Tanışmamız bundan ibaretti. İsimlerimiz. Ardından herkes kendi eşini omzuna aldı ve güreş başladı.
İnci'yi bacaklarından tutuyordum. Ayaklarından tutarsam omuzumdan düşme riski daha çoktu. Cüneyt Ceren'i ayaklarından tutuyordu ve ilk hedefin onlar olmasına karar vererek onlara bir adım daha yakın durdum. 'İnci, Ceren Ceren.' dedim. İnci üstten bana anlık bakış atıp hedef gösterdiğim Ceren ile mücadeleye başladı.
'Eğlendiğim kadar yoruldum yemin ediyorum.'
Deniz güreşi dakikalarca sürmüştü ve kazanan rekabetçi hanımın tam kendisi olmuştu. Rüveyda ve Ceren'i düşürmek için tüm hırsını gözler önüne serdi. Kızlar bir ara bir olup İnci'yi düşürmeye bile çalıştı fakat benim geri adımlamamla beraber bu birlikleri bir işe yaramamıştı. Denizle ilk buluşan Ceren ardından da Rüveyda olmuştu. İnci ise galip gelmenin sarhoşluğunu yaşıyordu.
'Ben acıktım, yemek yiyelim.'
Saat dördü geçiyordu ve haliyle deniz de geçirilen zaman da insan normalden daha hızlı acıkıyordu. Herkes acıktığını söyleyen İnci'yi onayladığından ben ve Oğuz gelirken gördüğümüz yakınlarda ki yere gidip almıştık.
Ekmek arası dönerlerimizi yerken Oğuz çantada top gördüğünü söyleyerek voleybol oynama teklifinde bulundu. 'Daha yüzmeyi düşüneniz var mı? Yoksa yemekten sonra voleybol oynayalım mı? Çantaları birinde top gördüm.'
Bu sefer oyun fikriyle gelen Oğuz'un fikrini de onayladık ve yemek sonrası voleybol oynamaya başladık. Oğuz ve beni iki ayrı takıma koydukları gibi İnci ile beni de ayırmışlardı. Yine bir kişi eksik olduğumuz için benim Rüveyda ile olduğum takıma Cüneyt'i de katmıştık.
'İnci sakin mi oynasan?'
Rüveyda, İnci'nin attığı sert toplardan nasibi aldığı için isyan etmekte çare bulmuş olmalıydı. Fakat bu isyanı çok baskın ve sitemkar değildi. Nedeni ise bence benim İnci'nin gözlerinde ki gördüğüm rekabet parıltılarını Rüveyda'nın yakından biliyor olmasıydı.
'Oyna yani, ben ne yapıyorum? Uslu uslu oynuyorum.'
İnci'nin oyun stiline uslu demesiyle Cüneyt ile bakışıp dudaklarımızı birbirine bastırıp gülümsedik. 'Haksız mıyım Yiğit?'
Sorunun bana yönelmesiyle yüzümde ki gülümsemeyi zorla bastırdım. Boğazımı temizleyip İnci'yi onayladım. 'Haklısın tabii ki. Uslu uslu oynuyor ne yapıyor sanki?'
Bazen hanımcı olmak gerekirdi, her zaman kadar.
İnci, Rüveyda'ya bak haklıyım bakışları atıp oyunu devam ettirdi ve İnci eline gelen her topu Rüveyda'nın karşılayamadığı için onun üstüne atarak aldığı puanlarla üç birlik bir skorla maçı kazanmışlardı.
İnci ekip arkadaşlarıyla sarıldı. Yanına yaklaşıp Oğuz'un boynuna doladığı kollarını çekip kendi belime sardım. 'Tebrikler sevgilim. Bir dilek hakkı kazandınız.'
İnci dilek hakkı kazandığını duyunca ağzında anlamlandıramadığım ama tatlı gelen mırıltılar çıkarıp bana biraz daha sokuldu ve yüzünü çıplak göğsüme yasladı. 'Dileğimi düşünmek için süresiz zaman istiyorum.'
Onu onayladım ve elini tutup diğerlerinin yanına el ele ilerledik. Yemekleri alırken aldığım küçük atıştırmalık ve içkiyi açmışlardı.
'Bir kadeh ister misiniz?'
'Doldur bakalım.'
Ben kumsala oturduğumda İnci yanıma oturmak yerine bacaklarımın arasındaki boşluğa sızarak önüme oturdu. Sırtını göğsüme yasladı.
'Burası çok rahat.'
Ona gülümsedim ve içeceğimden bir yudum almadan kuruyan fakat tuzlu olan saçlarına uzunca dudaklarımı bastırdım.
Oğuz'un ısrarıyla buraya gelmiştim fakat isteyerek kalıyordum. Asıl soru şuydu ki bu tatili uzatma imkanımız var mıydı? Yarın İnci ile konuşup anneme telefon açmam gerektiğini kafama not ettim. Şimdilik önümde oturan, göğsüme kafasını koyarak içkisini yudumlayarak sohbet eden sevgilime odaklandım.
Çiftimizin kimyası hakkında düşünceleriniz neler?
Onları içinde görmek istediğiniz sahneler nedir? Yorumlara yazarsanız belki bir bölümde o sahneye yer verebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KABUKLARI
Teen Fictionlambacini: Merhaba İnci! lambacini: Bugün bir dilek diledin! geriye iki tane kaldı. lambacini: Diğer ikisini de söylersen dileklerini yerine getirmek için uygulamaya başlayacağım. ××× Bu yaz bitimine yaraşır cıvıl cıvıl bir yaz çifti okumak, eğlenm...