9. AYNI GEMİNİN YOLCULARI
Harry Styles, Sign of the Times
Bazen bir şeyi başaramadığında en çok kendine kızardın. En çok kendini aşağılar, en çok kendini hor görür ve kendine bencil davranırdın. Kendine hak ettiğin değeri vermemiş olur ve en çok kendi kendini kırmış olurdun. Başkası seni kırdığında elbet bir çözüm bulunurdu. Peki, sen kendini kendine kırdığında nasıl barışacaksın kendinle?
İnsan kendi kendine değer vermediğinde, diğer insanlarda çekinmiyordu seni hor görmekten. Değer ver kendine, başkası sana zarar vermeden önce. Kendimi hiçbir zaman kendi hayatımın başrolü gibi hissetmemiştim. Hep başka insanların hayatındaki yardımcı oyuncular gibiydim. Kendimi kendime ait hissetmiyordum. Bedenim benimleydi ama benliğim benimle değildi. Eğer kendine değer vermezsen, başkaları seni hor gördüğünde de oturup izlemekle kalıyordun. Özgüvenin çoktan senden gitmiş oluyor, kelimeler boğazına diziliyordu. Aslında verecek çok cevabın varken, sen kendine ait olmadığın için susuyordun. Sonra ne oluyordu? Yine kendine kızıyorsun, yine, yine ve yine.
Çok kez içimde bunun savaşını gütmüştüm. Benimle çok kez dalga geçmişlerdi burada. Gözlerimle, uzun saçlarımla, zayıf bedenimle, uzun boyumla... Kendi eğlencelerine dâhil edebilecekleri her özelliğim, onların dalga konusu olmuştu. Gözlerime Asyalı gözü demişlerdi. Bu dalga geçilecek bir özellik miydi? Evet, belki de soyumda bir yerde vardı. Hatırlayamıyorum. Kim nereden bilebilirdi ki? Saçlarıma kezban demişlerdi, uzun boyuma sırık deyip dalga geçmişlerdi. Zayıf bedenimden bahsetmek istemiyordum bile. O, en iğrenç olanlardandı. Eğer burada böyleyse, geçmişimde de mi benimle çok kez dalga geçmişlerdi? Bilmiyorum, hatırlamıyorum.
Başlarda bunlara susardım. Kendimi o kadar sevmez ve değer vermezdim ki, bunları kulak ardı ederdim. Kulak ardı etmenin en iyisi olduğunu ve susmamın en büyük şey olduğunu düşünürdüm. Hayır, saçmalık. Ben sustukça onlar tepeme binmişti ve daha iğrenç imalara başlamışlardı. Yılanın başını küçükken ezmeliydin. Eğer başında onların çenelerini kapatsaydım, şu an o zamanları düşünüp kendimi üzmezdim. Hayır, o zamanları aşamıyorum.
Şimdi ise, son iki yıldır -hatta iki buçuk, akıllanmam biraz zaman almıştı- onlara haddini bildirme konusunda epey yol kat etmiştim. Belki biraz şiddet ama bolca sivri dil ile. Bir erkek bir kadınla dalga geçmekten gocunmazdı ama kendi erkeklik gururuna sıra geldiğinde ilk aslan kesilende o olurdu. Hepsi kendinden 'adam' diye bahsederdi ama on erkeği bir araya toplarsa, bir elimin beş parmağını geçmezdi adam sayısı.
Beni düşüncelerimden uzaklaştıran şey elinde dumanı tüten bir bardak ile yanımda dikilen doktor olmuştu. Her zamanki gibiydi. Bugün üstünde bir gömlek ve gömleğin üstüne giydiği bir süveter vardı. Onu ilk kez önlüksüz görüyordum ve... gözüme daha farklı görünmüştü. Ama şey... Önlükte çok yakışıyor. Altında siyah bir kumaş pantolon vardı ve bu siyah süveteri ile uyum sağlıyordu. Saçları özenliydi, kolunda yine saati vardı. Uzun boyu ile onu fark etmemek imkânsızdı ve bence o boya sahip olmasa bile yine onu fark etmemek imkânsız olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARESE: MAHZEN
Action"Şu halime baksanıza doktor." dedim yüzümdeki küçük bir tebessümle. "Beni kim sever ki? Arkamdan ne dediklerini biliyor musunuz siz? Ben uzun saçlarım yüzünden kezban diye adlandırıldım en basit örnekle. Birinin gözüne güzel gelmem mümkün mü?" "Saç...