Namaz müminin mirac'ıdır.
∞/9
Merdivenleri tek tek inerek programın yapılacağı salona geldim. Naz sandalyelerde rastgele birine oturmuş bekliyordu. Kısaca salona göz gezdirince herkesin dağınık bir şekilde oturduğunu gördüm ve herhalde sıra yok diyerek nazın yanına konumlandım.
-Sonunda geldin.
-Kendime gelmem uzun sürdü ne yapayım?
Program için üç tane abla gelmişti.bu gece bize güzel bir sohbet yapacaklardı belli oluyordu.O arkada ki şeyler kandil simiti miydi?
-Selamünaleyküm kızlar bu gece buraya Tügva olarak geldik ve sizinle miraç kandili hakkında konuşacağız.
Sıradan bir kaç konuşma yapmıştı. Kandilin ne olduğundan bu gece neler olduğundan bahsediyordu.İyi de biz bunları biliyorduk zaten. Zaten İslami bir şeyler konuşacaktı, kağıdı getirseydim de onu anlatsaydı bari.
-Kızlar eğer peygamberimiz yaşasaydı ona ne söylemek isterdiniz?
İşte bu beklemediğim bir soruydu.Benim peygamberim yaşasaydı ona ne söylerdim... Naz ile göz göze geldik bir an. Sorarcasına göz kırptıktan sonra biraz düşündü ve; Seni seviyorum derdim ne denir ki başka? Dedi.
Benim ise üerine düşünmem gerekiyordu. Alalade bir şey söyleyemezdim. Peki ne söylerdim? Seni çok seviyorum diyemezdim. Bu çok sıradan olurdu eee ne diyecektim ki ben.Ben bunlara dalmışken birisi söz almıştı
-Ben Müslümanlarda birlik ve beraberlik olmadığını bunun için yardım etmesini isterdim.
-Nasıl yani?
-Yani şöyle şu an Mescidi Aksa işgal altında ama hiç bir Müslüman bunu duyurmuyor. Eğer bir zulmü durduramıyorsan onu duyur diyor HZ.Ali
Sessiz kalmayın diyor ama Müslümanlar yani sözde Müslüman olanlar din derdinde değil ne yazık ki. Müslüman olmayı sadece namaz kılıp kuran okumak sanıyorlar.Cidden böyleydi, biz Müslümandık evet ama nereye kadar? Bazı Müslümanlar salavat çekmeleri istendiği zamana kadar, bazıları gusül abdesti almayı öğrenene kadar, bazıları kuran okuyabilene kadar, ne yazık ki bazıları namaz kılana kadar.
Ve bazıları da uyanana kadardı!
-Teşekkür ederiz canım. Peki sen, sen ne söylemek isterdin peygamberine?
Vee bitiş.
Bana sormuștu. Cevap vermem gerekiyordu. Naza ne demeliyim diye bir bakış atmış ama kafamda bir cümle kuramımıştım.Kendi iç dünyama gittim bir an. Ben onu çok seviyordum öyle böyle degil. Ama en son ne zaman onun için bir şey yapmıştım. Ona ne söyleyebilirdimki.O Ümmeti Ümmeti diye ağlayan bir Peygamberken o ümmetin onu tanımadığını, onun getirdiklerine uyumadıklarını, secdelerdeki zamanlarını çalıp telefonlarda vakit harcadıklarını anlatamazdım.
O, o buna çok üzülürdü!
Başımı salladım sanırım bu soruya cevap vermeyecektim.
-Peki kızlar şimdi sizden gözlerinizi kapatmanızı istiyoruz. Ve bizim söylediklerimizi düşünün.
Gözlerimi kapattım ve beklemeye başladım.Birden bir ilahi çalmaya başladı. Her zaman duyduğum ama asla ezberleyemediğim o ilahi;Gül Ahmedim.
-Peygamberimizi düşünün. Karşınızda ve size sesleniyor.
O-onu düşünmek bu kalbimde tuhaf bir hisse neden oldu. En son ne zaman bu kadar huzurlu hissetmiștim ben?
-O siyah gözleri ile size bakıyor.
Bana bakıyor mu...
Peygamberim bana bakıyor. O gözler ile. O, o çok güzel. Bunu ona söylebiliyor muydum. Zamanı geri almalıydık o çok güzeldi. Sahabeler ona nasıl doyuyordu?-Ve diyor ki; Ümmetim
İşte bu, bu dayanılmaz olandı. Bu artık son noktaydı. Gözlerimden gelen şeyler neydi.
O tüm yaşamını Ümmeti diye diye yaşamıştı.
Biz, biz ona sarılamadık. O gül kokusunu doya doya içimize çekemedik. Biz o simsiyah gözlerine doya doya bakamadık. Heybetli yürüyüşünü göremedik. Kuran okurken duyamadık seni.
Biz; Biz sana doyamadık Ya Rasulallah.
Ve sen gittin.
Bir gidiş ile gittin. Ardında hüznün kaldı. Biz sensiz kaldık.Kalbim, ah kalbim neden böylesin şu an sırası mı? Sırası evet sırası,hemde hiç olmadığı kadar şu an var olması gerek.Hiç olmamış gibi şimdi olması gerekBir hiç gibi yeniden yeniden var olması gerek.
Gözlerimden yaşlar boşalıyordu uzun zamandır bu kadar ağlamamıştım ben. Kendimi o kadar suçlu hissediyorum ki. Ya ben onu üzdüysem. Ya kalbi bana kırıldıysa, hayır hayır bu olmaz o bize kırılmaz o bizi seviyor. Görmeden de olsa seviyor.
Keske, keşke konuşsaydım onunla. Seni çok seviyorum diyebilseydim. Sevmek, sevmek sıradan değildi.
Onu sevmek sıradan olamazdı.
Eğer onu sevmek sıradan olsaydı kalbimin bir kan pompasından farkı neydi? Onun sevdasını içinde taşımasaydı, sana adanmamıș olsaydı eğer yürek, yürek olurmuydu.
-Evet kızlar her şey için teşekkür ederiz. Sizlere çikolata ikram etmek istiyoruz afiyet olsun.
Gözlerimi açtım ama sadece zahire. Çikolata mı galiba bu iyi olabilir di. En azından kafamı toplardım çünkü şu an yıkılacak gibiydim. Sanki bir boşluk gibi.
Varsın gibi ama, sorun da bu zaten.
Ne tepki vermem gerektiği yada bundan sonra nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Sanki önümde bir yol görünmüş ama birden karanlığa bürünmüş gibiydi. Ben buna dayanabilir miydim?
O her şeye nasıl dayanmıștı...
Kızlardan biri çikolataları dağıtmaya başlamıştı ve üzerlerinde bazı hadisler yazıyordu. Tamam böyle konular da bana her zaman çok anlamlı ve güzel bir şey çıkardı.Kağıdı elime aldıktan sonra bunu bir kere daha kanıtlamış oldum.
Okudum ve...
Biz bu gece onu görmek istemiştik değil mi, ve oda...
Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim.
_____
Selamünaleyküm
İnşallah gönlünüze siner.
Amin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla-L
General Fiction"Ey Gönül! Şimdi sorarım sana, hangi Aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?" "Şems-i Tebrizi"