Ayna

46 8 3
                                    

İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur der Mevlana. Şems'te gördüğü kendi güzelliğine hayran olduktan sonra. Öylesine anlatması zor, öylesine de anlaşılması kolay bir durumdur; ayna olmak.

-Aynalı nerededir?

Göz kapaklarıma ağırlık çökmeye başlarken bir yandan da elimdeki telefonu tutmaya çalışıyordum. Uyusam mı yoksa dinlemeye devam mı etsem diye kendi kendime söylenirken devam etti Tapduk Emre Hazretleri;

-Aynalı olmadan da anlatasım gelmez pek. Ha ayna ha aynalı. İkisi de doğruyu gösterir.

Aynalı her kimse gelse çok iyi olurdu. Çünkü o olmadan sohbet anlatmak istemiyordu Tapduk Emre.

-Aynalı aynadır, ayna aynalıdır.

Telefon ellerimin arasından kayıp giderken birden kendime gelip yataktan fırladım. Çok fena uykum vardı ama ben aynalının kim olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Aynı zamanda bizim odamızda ayna neden yoktu? Kapıyı açıp içeri giren naz'a çevrildi tüm dikkatim.

-Naz, bizim neden aynamız yok?

-Benim güzelliğime dayanamıyor diye kaldırdık biz onu unuttun mu?

8 saniye yüzüne boş boş baktıktan sonra gülmeye başladı.

-Kırılmıştıya unuttun mu?

-Adımı bile hatırlamıyorum şu an. Sen bana ayna diyorsun, nereden çıktı ayna ya?

-Ee sen dedin ya...

-Ben dedim demi, niye dedim ki? Ya ben sohbet dinliyordum.

Sonunda aklıma gelen bilgi ile telefonumu düştüğü yerden aldım. İyiki ekrana bir şey olmamıştı. Aynalı sohbetini bitirmem gerekiyordu.

-Ne gördüler ise o. Karşısında ne var ise o. Ne buyurur Peygamber Efendimiz (s.a.v); mümin müminin aynasıdır. O vakit hepimize birer aynalı lazımdır.

-Bu odaya ayna almamız gerekiyor.

-Paran varsa çıkar al.

-Ne yapar ayna, sen ona nasıl davranırsan davran o hep hakikati gösterir. Eğriye doğru, doğruya eğri demez. Kusur var ise var kusuru kendinde ara.

Bu gün her ne kadar soru duyduysam duyayım ben bilmem cevabını vermiştim. Bir noktadan sonra Elisa ailemi aramayı bile düşünmüş olmalıki iyi olup olmadığımı kontrol etti sürekli. Hem şaşırmış ve nasıl tepki vereceğini bilememişti. Hemde sıkılmış ve ne yaptığımı bayağı bir sorgulamıştı. Aslında bende bunu sorgulamıştım. Yani en azından doğru yapıp yapmadığımı. Yunus bunu yapmıştı ama ona bunu yapmasını kendisinin anahtarının sahip olduğu kişi söylemişti.

Ben anahtarımın kimde olduğunu bilmiyordum.

-Ayna kusur sahibi olacak değil ya. Sen ona hükmedemezsin. O sana hiç hükmetmez. 200 sene önünde secde etsen ayna yinede senden taraf olmaz. O yine gördüğünü gösterir.

Yurda geldikten sonra Elisa'yı telefon ile aramış ve yaptığım şeyi nedenleri ile anlatmıştım. Medrese konusu bildiği için çok da sorgulamamış tabiri caizse ne halin varsa bilme demişti.

-Tam tersi olsun. Sen 200 sene aynaya hükmetsen, işkence etsen olmaz. O yine aynalığını yapar. Mümin aynadır denmişya. Emirül Müminin olan kendisi de kendine ayna arar o vakit. Haşa kusur mu vardır o mübarek efendimizde?

İkindi namazını da kıldıktan sonra dolabıma yönelmiş ve yârimi ellerime alıp sarılmıştım. Hasreti bir nebze olsa da dindiriyordu. Sanki, sanki bir an o da bana sarılıyormuş gibi hissetmiştim. Bana küsmez di değil mi? Mecbur olduğum için dolaptaydı. Yoksa ben onu kalbime saklamıştım.

-Haktan gelen bütün sözler aslında insana bir tek şeyi öğütler; kendine bir ayna bul. Aynada bir kusur görür isen, aynayı kırma. Kusuru kendinde bil. Aynanın ne günahı vardır bre gafil.

Yemekhaneye inme zamanı geldiğinde ise bir cesaret gelmiş ve çarşafım ile inmiştim. Hazırdım, belki canavar belki gerici yada öcü diyecek olabilirlerdi. Desinler di. Kimin umurundaydı? Ama herkes beni şaşırtmış ve hayran gözler ile bakmıştı. Bana çok yakıştığını ve kendilerinin de denemek istedediklerini söylediler.

O an anladım ki kalbinde isyan olmayan, iman nuru ile aydınlanan herkes aslında hakikate hasret bir halde yaşıyordu.

Yunus Emre öyle demişti. "Bir ben vardır bende benden içeri"

Sonra kızların odalarını tek tek gezmiş ve hepsine benimde yeni yeni öğrendiğim çarşafı giydirmiştik. Her giyen kendine çok yakıştığını söyleyip, kimi resmini çekip ailesine atmış kimi de acaba bende giysem mi diye düşünmüştü. Tabiki hiç biri giymek istememişti ama onca kardeşimi asıl halleri içinde görmek benim kalbim için bir şifa olmuştu.

-Tı, aynalı olmadan aynayı bile anlatasım gelmez.

Hah, aynalı olmadığı için Tapduk Emre Hazretleri anlatmamıştı işte sohbet. Neredeydi ki? Onun yüzünden sohbet dinleyememiştim işte.

Elimdeki telefonu yatağın üzerine doğru fırlatırken bir yandan da naz'a cevap veriyordum.

-Yok param. Mutlu musun?

-Neyin var senin ya?

-Aynam yok. Aynalı da yok. O olmadığı için sohbet dinleyemedim. Ayna almam lazım, param yok. Kendime bir ayna bulmam lazım, insan yok. Ne yapayım ha söyle?

-İyide dinledin ya sohbet. Ben bile duydum. Kendine bir ayna bul dedi ihtiyar adam. Mümin müminin aynasıdır dedi. Sen dinlemedin mi bunları?

Bunları pek ala bende anlamıştım. Canımı sıkan nokta benim bir aynamın olmamasıydı. Nesne olan şeyden bahsetmiyorum. Kendime nasıl bir ayna bulacaktım. Ki sadece bu da değildi. Anahtarımın kimde olduğunu da bulamamıştım. Ve tüm bunlar beni sinirlendiyordu. Neden biri çıkıp tüm bu olanı bana anlata mıyordu?

-Dinledim naz. Ama kafam karıştı.

-Sende bir gecede alim olmaya çalışıyorsun. Dikkat et bence. Onu geç de sınavlar yaklaşıyor, aynayı falan bırak biraz test çöz. İlle de ayna istiyorsan ben sana ayna olurum. Müslümanız yani Elhamdülillah.

Ona küçük bir gülümse bıraktıktan sonra abdest alacağımı söyleyip lavabolara  doğru ilerledim. Kapının yanında üç sıra musluklar ve her birinin başında bir ayna bulunuyordu. En baştakinin önüne geçip kendimi seyretmeye başladım. Ben bir gece de alim olmaya falan çalışmıyordum. Sadece...

Sadece kavuşmak istiyordum.

Evet, buna hazır değildim. Daha doğrusu layık değildim. Çünkü daha hiçbir şey bilmiyor ve nefsim tarafından kontrol ediliyordum. Bu kadar bilgi ile kavuşma imkanım yüzde doksan dokuz virgül dokuzdu.

Ama o yüzde sıfır virgül birlik ihtimal varya...

Belki sadece ona tutunuyordum.

Birde onu yaratana.

_____

İnşallah beğenirsiniz.
Hayırlı geceler.

Vaveyla-LHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin