Kalbin, kalbim sırrı... ?
İthaf
Eserimi
Her yıldızla her yıldız arası yollar ve yönler kadar çok ve dolaşık...
Dünya yolları ve yönlerinden...
Biricik ulaştırıcı yolu ve eleştirici yönü bana gösteren...
Otuz yaşımdan sonraki hayatıma temel atan...
"Altın Halka'nın" asrımızdaki büyük kutbu...
Efendim, irşad edicim, can kurtarıcım...
Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin yüce ruhaniyetine ithaf ediyorum...26 Mayıs 1972 / Necip Fazıl
Kısaca Mürşid'im demeye çalışmıştı üstad. Ebrar ile de konuşmuş ve gitmek istediğim yerin mürşid'ini de öğrenmiştim. Kalbin anahtarına sahip kişi. Yunus en sonunda kalbinin kilidini açmış mıydı bilmiyorum. Ama en azından anahtarın sahibini bulmuştu.
Peki ya ben?
Benim kalbimin anahtarı orada mıydı?
Ya başka bir yerdeyse?
Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş.
Azap varmı alemde fikir çilesine eş?
Yaşmak zor, ölmek zor, erişmek ise zor mu zor...-Oyy oy! Çok yoruldum çok...
Nazlı yine kendi kendine odanın içinde bir oraya bir buraya dolaşıyor asla yerinde durmuyordu. Bir bakıyorum kitap okuyor bir bakıyorum telefondan bir şeyler dinliyor.
-Naz, şu araştırma ödevini yaptın mı? Yapmadıysan beraber yapalım dicektim de.
İmam Hatip Lisesi' ne gittiğimizden mütevellit Namazı bozan, Abdesti bozan ve Orucu bozan konuları ezberlememiz gerekiyordu. Bir çoğunu zaten biliyordum ama bazı ince ayrıntıları yeni yeni öğrenmiştim. Mesela namazda kendi duyacağın kadar gülersen namazın bozulur. Eğer güldüğünü bir başkası duyarsa hem namazın hep abdestin bozulurmuş.
Secdede iken parmakların kapalı, otururken araları açık olmalıymış. Aynı zamanda namaz kılarken başına bir örtü atmak da meleklerin çok hoşuna gidermiş.
Bir namaz konusunun bile bu kadar ince ayrıntısı vardı. Hele abdest. İçinde o kadar sünnet varmış ki. Abdest aldıktan sonra 3 yudum su içmek sünnetmiş. Birde abdestden sonra 3 kere Kadir süresi okunursa o kişi Allah'ın izniyle şehit olarak ölürmüş.
Abdestdeki sünnetler bir yana dursun Peygamberimizin sünnetlerini ve yaşamını öğrenmeyi aklıma not almıştım.
-Yok yapmadım. Ama çoğunu biliyoruz zaten.
Naz cevap verince düşüncelerden sıyrılıp ona döndüm.
-O zaman beraber yaparız akşam.
-İyi olur.
Odadaki hengame sona ermiş ve Nazlı toz bulutlarının arasından çıkmıştı sonunda. Şaka şaka.
-Sen ne yapıyorsun ya?
Diye sormuştum dayanamayıp.
-Ay, sorma. Kendime zikir meclisi kurmaya çalışıyorum.
Odanın bir köşesine seccade sermiş, pille çalışan mumlardan koymuş ve bir iki tanede tesbih yerleştirmişti.
-Bu gece hep beraber zikir meclisine oturalım dedim. Rabbimiz ile baş başa kalalım diye. Hem bu kadar ayrı kalmaya dayanamadım. Aşk işte...
Aşk diyordu ama tuhaf tuhaf halleri vardı. 3 gün önce namaza çağırdığımda gelmemişti. Bende olabilir demiştim çünkü bazen böyle durumlar oluyordu ama 2 gece önce Kur'an okuduğunu gördüm. Sabah namazına kalktığımızda hep bizden önce kalkmış ve kılmış oluyordu. Okulda öğle namazına çağırdığımız zaman -ki cemaat yapıyorduk- "siz gidin ben tek kalacağım sizden sonra" diyordu. Kursa gelince ise İkindi, Akşam ve Yatsı namazlarını üst katda bulunan boş odalarda birinde kıldığını söylüyor, bir on beş dakika gidip sonra geri geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla-L
General Fiction"Ey Gönül! Şimdi sorarım sana, hangi Aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?" "Şems-i Tebrizi"