Visal

44 4 3
                                    

Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş.
Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş.

Bu gece ay çok güzeldi sanki? Japonlar birbirlerine "seni seviyorum" demeye utandığı için "bu gece ay çok güzel değil mi?" dermiş. Japon efsaneleri bitmek bilmezdi. Benim efsanem ne zaman gerçek olacaktı peki?

Kar ne zaman yağacaktı yer yüzüne?
Nazlı bir gelin edası ile salına salına gelecekti adeta.

Telefonumun bilmem kaçıncı kez çalan melodisinin ardından artık polise falan gitmesinler diye cevap vermek zorunda kaldım.

-Efendim.

Öyle hissiz, öylesine ruhsuzdu bu hitap.

-Nerdesin sen! Öldük meraktan... Hemen yurda gel! Saat gecenin kaçı haberin var mı senin? Kafayı mı yedin?

Naz benim için çok endişelenmiş, evet. Bende benim için çok endişeleniyorum. Bu yorgunlukla imtihanıma isyan ederim diye, çok endişeleniyorum. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) evladı HZ. İbrahim öldüğü zaman gözlerinden yaşlar akmış ve "Vallahi, ey İbrahim! Senin ayrılığın bizi fazlasıyla mahzun etti!" demiş. Efendimizin ağladığını gören sahabeler; "Ya Rasulullah sizde mi alıyorsunuz?" diye sormuştu.

Alemlerin efendisi bunun üzerine şu cevabı verdi; "Göz yaşarır, Kalp hüzünlenir. Biz Allah'ın razı olacağından başka söz söylemeyiz!

Üzülürüz, ağlarız belki sessiz çığlıklar...
Ama isyan edemeyiz. Amenna. Rabbim beni affet. İsyan etmek değildi amacım. Kalbimi en iyi sen biliyorsun.

-Sen beni duymuyor musun?!!!

Telefonu birden kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım çünkü naz öyle bir bağırmıştı ki sağır olabilirdim.

-Geliyorum naz... Merak etmeyin, birazdan ordayım.

Cevap vermesine fırsat vermeden aramayı sonlandırdım. Bana trip atması çok olası bir durumdu. Başımı kaldırıp yıldızları seyretmeye başladım. -Geri geleceksin! demişti. -Geri geleceksin. Ben kazanacağım, sen yenileceksin. Yenilecek miydim? Hayır! Gitmeyecektim. Kafamda bu kadar soru varken birde onun gibi bir sır ile uğraşamazdım.

Düşüne düşüne yurdun önüne kadar geldiğimi fark ettim. Zile basıp beklerken 8 saniye sonra kapı bir hışımla açıldı. Herkes sinirli bir şekilde beni beklediği için kimsenin yüzüne bile bakmadan doğruca merdivenlerle ilerledim. Basamakları hızlı hızlı çıkarken nöbetçi öğretmenin "seninle bu konuyu yarın konuşacağız" dediğini duydum. İyi.

Odama geldiğimde Naz ve Fasık -Nazlı- endişeli bir şekilde bana doğru döndü.

-Nerdesin sen? O kadar merak ettik ki.

Naz cidden çok korkmuş görünüyordu. Sakin bir şekilde ona doğru adım atıp birden sarıldım. Bunu beklemiyor olacaktı ki ilk başta ellerini bana sarmadı. Daha sonra sıkıca sarıldı bana.

-Teşekkür ederim Naz.

-Ne için?

-Hiç, öyle. Hep yanımda olduğun için. Ne bileyim. Bana aynalık yaptığın için de olabilir.

Vaveyla-LHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin