Kim ne kadar yanar ise,
o kadar tamam olur bütünüSende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor...
Hep aklıma geliyorsun,
Bak gördün mü?
Senin de gidecek, başka bir yerin yok...
Kaçmak istedikçe, sana yakalanıyorum.
Söndürmek istedikçe, sana yanıyorum...
Yenildim işte.
Ama yine de, seni seviyorum.
Sana bir sarılsam şimdi.
Kırılsa yalnızlığımın kemikleri.
Beni yokluğunla savaştırma.
Kaybederim.Bu şiiri ona hediye edebilirdim. Gözlerine bakıp ona söyleyebilirdim. Onun söylediklerini dinleyebilirdim. Elimden tutup çekse, gidebilirdim onunla.
Ah, bu sınır, bu sınır!
Okul zamanı gelmişti neredeyse, ama ben hala yatağımdan çıkmamıştım. Bu gün gitmesem ve kaçsam en fazla ne olabilirdi ki? Sonuçta gitmeyecek miydim zaten. İllaki yağacaktı değil mi kar? Uzatmanın ne manası vardı? Kendi kafamda yine arabeske bağlamış olmalıydım.
Yataktan doğrulurken dilimden "La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin" zikri dökülmüştü. Karanlık üzerine karanlık. HZ. Yunus'u balığın karnından kurtaran zikir bu zikirdi.
Karanlık üzerine karanlık.
Rabbim beni de bu zikir ile karanlıktan kurtarırdı, değil mi?
-Ohoo ooo sen daha yataktan kalkmamışsın!
Nazlı odaya girince istemeye istemeye yataktan çıkmıştım. Dolaba doğru adım atarken, hem hazırlanmış hemde kahvaltısını yapmış olan Nazlı hanımefendi bana bakıyor ve gülüyordu.
-Hayırdır çok mu komiğim?
-Eh yani, seni dinledim de kızlardan. Çok fazla ortak yönümüz varmış gibi hissediyorum...
Bana kalırsa o'nunla daha çok ortak yönü vardı.
-Yani şey anlamında, hisler...
Şimdi açık konuşursak ikiside hayatıma birden girmişti. Ben izin falan vermemiştim. Yada bir arkadaşlık teklifi yapmamışlardı.
-Ben bu güne kadar kimsenin benim gibi hissettiğini düşünmezdim...
Nazlı belki yapmış da olabilirdi. Ona belli olmuyordu. Çok atılgan ve konuşkan biriydi. Arkadaşlık teklifi yaptıysa dahi hatırlamıyordum. Bu ona değer vermediğim için miydi yoksa zaten değer vereceğim hiçbir şey kalmamıştı da hatırlamıyordum, bilmiyorum.
-Herkes dünya için bu kadar çabalarken... Aşk için kalbi atan birini bulacağımı hiç tahmin etmezdim...
İşte bu yüzden benziyor da olabilirler. İkiside bana aşktan bahsediyor. Aaa hayır! Küsmüş olabilirdim ama ona haksızlık edemezdim. O bahsetmiyordu. Yani kendi aşkından. Bana yardımcı oluyordu sadece.
-Benim gibi aşık olan birini bulacağımı yani...
Nazlı kendi aşkından bahsediyordu.
-İyiki seni tanımışım.
Aradaki fark buydu sanırım.
-Allah razı olsun. Ne demem gerekiyor İnan bilmiyorum.
Dişlerini göstererek gülmüş ve devam etmişti.
-Bir şey söylemeye gerek yok. Bazı insanlar konuşmadan da anlaşır. Bazı aşıklar yani.
Aynı dili konuşanlar değil aynı hisleri paylaşanlar anlaşır, demişti. Daha ilk gün. Nazlı ile aynı dili konuşuyorduk. Aynı hisleri taşıyor muyduk bilmiyorum. O aşık olduğunu söylüyordu. Bense canımı canana teslim etmeye hazır değildim henüz. Ona göre aynı olsak da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla-L
General Fiction"Ey Gönül! Şimdi sorarım sana, hangi Aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?" "Şems-i Tebrizi"