15

1.7K 72 46
                                    

🎶Play With Fire-Sam Tinnesz

***

Gün geçtikçe hayatın çözülemez ve karmakarışık olduğunu, bir tanımı olmadığını daha iyi anlıyordum. Kontrol her zaman onun elindeydi, yüzde yüz kendinizde sandığınız anlarda bile. O isterse gerçekleşirdi, istemezse gerçekleşmezdi. Bunu değiştiremezdiniz, tek yapabileceğiniz kabullenmek ve akışına bırakmaktı.

Daha dün çok kötü bir durumdayken bugün mutluluktan içim dışıma çıkacak gibi hissetmem de onun bir oyunuydu. Bu mutluluğa ulaşmak için o üzüntüyü yaşamam lazımdı, çünkü öyle gerekiyordu. Çünkü hayatın istediği buydu.

Bir daha Melissa ile böyle bir duruma gelmeyi kaldıramayacak gibi hissettiğim için istemesem de yaşadıklarımızın ilişkimizin dinamiğini güçlendirdiğine inanıyor, kendimi iyi yönden bakmaya iteliyordum.

Ondan uzaklaştıkça ona daha çok çekilmiş, bağlanmıştım. Bana davranış biçiminden de aynısının onun için de geçerli olduğu açıktı. Uzaklaştığımız kadar yakınlaşmıştık. Dün gece restoranda geceleyip uzun uzun konuşmamızın da bunda büyük bir etkisi olduğunu inkâr edemezdim.

Bitmeyecek gibi hissettirmişti, ama bitmişti. O ayrılığa dair hatrımda kalmasını istediğim tek şey bitmiş olduğuydu, o kadar.

Omzumdaki çantamı düzeltip önümde yürüyen Ebrar'a arkasından sessizce yaklaştım. Dün geceden sonra içim içime sığmadığı için enerjimi bir yere entegre etmem gerekiyordu, şuanki kurbanımda oydu. Evet, önümde yürüdüğü için.

İyice arkasına yanaşınca boynundan tutunarak sırtına atıldığımda bir an dengesini kaybediyor gibi olsa da bacaklarımı tutarak kontrolü eline almıştı.

"Lucia salak mısın sen? Ödüm koptu!" Elini koyduğu bacağıma hafifçe vurdu.

"Günaydın mahiyetinde."

Kısa saçlarına hafif bir öpücük kondurarak konuştuğumda alaycı bir şekilde güldü.

"Günaydınmış. Otobüse kadar hamalım yapacağım demiyor da. Sevgilin nerede senin, o taşısın."

Kaşlarımı çatarak kafasına vurdum.

"Konuşma, yürü."

Otobüse varmak üzereyken önündeki kameraya poz vermeden de edememiş, Ebrar'ın hamallığını da ölümsüzleştirmiştik böylece.

Otobüs kapısında da Ebrar beni indirdiği gibi önden o arkasından da ben bindim. Gözlerimi otobüste gezdirirken aradığım kişiyi bulduğumda yanındaki koltuğa doğru adımlayıp oturdum.

Oturmamla elinde uğraştığı hoparlörden dikkatini çekmiş, bana vermişti.

"Günaydın." Yanağına doğru uzanıp öptüğümde ben çekilmeden o da beni öptü.

"Günaydın güzelim."

Hoparlörden şarkıyı açıp ayak ucuna yerleştirmesinden sonra sırtımı cama verip onun kucağına doğru uzandım, bacaklarımı sığdırmak zor olsa da rahat pozisyonu bulmuştum sonunda.

Zehra da o sırada yanımızdan oturacağı yere doğru giderken imalı bir gülümseme takınıp bir anlık duraksamış, bize dönmüştü.

"İyi ki bir barıştınız, sokun gözümüze."

safe place | melissa vargasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin