26

963 60 18
                                    

🎶I Just Want To Be The One You Love-Cryst

***

Yüzüne kapanan kapının ardından bağırmaya devam eden Zehra'nın elinde tıngırdayan anahtarları beklemediği bir anda aldım. Çemkirmelerinin yeni hedefi olurken umursuzluğumu bırakmadan onu henüz açtığım arabaya tıktım. Sinirlendiği zaman kastından uzak ve yanlış söylemlerde bulunabiliyordu, duyulmaması onun için en iyisiydi.

"Aç şu kapıyı, dinleyecek beni! Konuşmayı biliyor!" diyip arabanın camına vurduğunda sabır diledim. Bugün ikisiyle de işimiz vardı.

"Boşuna bağırma, seni duymuyor." derken sesimin tonunu yüksek tuttum.

Kendim de arabaya binip sabit bakışlarımı üzerine diktim. Gözlerini yummuş mırıldanarak sakinleşmeye çalışıyordu. Arabayı çalıştırıp evin yakınlarında turlamak üzere sürmeye başladım. Çok uzak olmasak bile uzak hissetmeliydi, oradan uzaklaşması gerginlikten uzaklaşmış gibi hissettirecek, sakinleşmesinde etkili olacaktı. Sevdiği şarkılardan birini açmak üzere küçük ekranda parmaklarımı gezdirdim. 

"Mesele ne?" dedim rahat olması için tepkisiz görünmeye çalışarak. Yaptığım en ufak mimikten anlam çıkarabilecek kadar gergindi, hedef tahtası gibi delik deşik edilmekte razı olacağım bir şey değildi. En azından bugün.

"Delireceğim Lucia, nefesim daralıyor." dedi kapıya yasladığı koluna yaslanırken.

"Bekle." diyip onun tarafındaki camı sonuna kadar açtım. "Biraz temiz hava al, istediğin zaman konuşuruz."

Kafasını sallamakla yetinip kafasını ve vücudunun küçük bir kısmını camdan dışarı çıkardı. Ağlamamak için direniyordu, sonuna kadar. Onu durdurmuyordum çünkü sinirden ağlamaya başlarsa bunun bir sonu yoktu. En azından bugün için yoktu. En yakın arkadaşlarından birinin en mutlu gününden ileriye erteleyecekti erteledikçe şiddetlenecek patlamasını, canlı bomba gibi gezecek olmayı göze alacak olsa bile. Öyle gezdiğini sadece o bilecekti, sadece ben bilecektim. Çünkü ikimiz de rol yapmasını iyi biliyorduk. Çünkü ikimizin de ortak yaraları vardı. Çünkü ikimiz de hayatımız boyunca yük muamelesi görmüş, öyle hissetmiştik. Hissettirilmiştik.

Hislerimiz yüktü, varlığımız yüktü, başardıklarımız ve başaramadıklarımız yüktü. Bizim varlığımız birer yüktü.

Vücudunu yavaşça içeri alıp koltuğuna yerleştiğinde ona bakmıyor gibi görünsem de bütün dikkatim ondaydı. Sessizliğimi ona daha rahat bir alan tanıyacağını bildiğimden sürdürdüm. O sadece duyulmak istiyordu, kelimesi kelimesine dinlenmek ve anlaşılmak.

"Biliyor musun Luci, beni dinlemedi bile."  dedi buruk bir ses tonuyla gülerken.  "Hande." diye vurgulayıp devam etti. "O da beni dinlemedi. Herkes gibi."

Arabayı müsait bir yere çekip arkama yaslandım. Bacağının üzerine hakimiyetini kaybetmişçesine yaydığı elini kucağıma doğru çekip okşamaya başlarken  kuruyan dudaklarımı ıslattım.

"Sadece sinirliydi ve kendinde değildi. Yoksa Hande'yi tanıyorsun Zehra, haksız mıyım?"

Gözlerini kaçırıp derin bir nefes verdi. Belli belirsiz kafasını salladığında sessizliğinden faydalanıp devam ettim.

"Sen bana şunu söyle, Hande kadar sakin birini çileden çıkartacak kadar ne oldu?" dedim ve rahatlaması için ekledim. "Ne olduysa da açıklaman vardır, biliyorum."

Gözleri tekrar benimkileri bulurken "Yoldayken Mina görüntülü aradı." dedi. "Eren'i seviyor ve bizden öte bir sevgi bağı vardı aralarında, biliyorsun. Ayrılsak bile görüştüler ve ben bunu engellemedim, engellemem de." Onay bekleyen gözlerine karşı kafamı salladığımda devam etti.

safe place | melissa vargasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin