23

913 70 22
                                    

🎶 Nothing Compares 2 U-Sinéad O'Connor

***

Kısacık bir an. Sözde kısacık, hayatınızın çeyreğinde bile görülmesi neredeyse imkansız küçücük bir noktadan ibaret olan bir an üzerinizde kendisinden tonlarca büyük, yıkıcı bir etki yaratabilirdi. Nefesiniz o andan beri boğazınızda takılı kalabilir, oksijenin aksamadan ciğerlerinize dolmasının nasıl
hissettirdiğini unutturabilirdi.
O anlık kontrolünü eline almadığınız sinirin ve beraberinde gelen düşüncesizliğin o kısacık anı ne kadar uzun, unutulmaz kılabileceğini her zaman açık olacağını sandığınız kapılar yüzünüze kapandığında anlayabilirdiniz. Yarattığı pişmanlık kendisinden tonlarca ağır kısacık bir an, her şeyi altüst edebilirdi.

O andan beri beni görmüyordu. Benimle konuşurken, bana bakarken bile beni görmüyordu. Buna sebep olan, aşık olduğum kadının bana açtığı tüm kapıları anlık düşüncesizliğimle kapatan bendim. Ve bu çok ağırdı, her şeyden ağır. Yokluğu hayatımda hiçbir şeyi eksiltmeyecek bir adamı incitmemek için aşık olduğum kadını incitmiştim. Bunun farkına varıp düşünme yetimi dirilttiğimde de her şey için çok geçti. Pişmanlığım, haksızlığım ve ben yapayalnızdık.

Kafamdaki sesler susmuyordu. İçimdeki ağırlık biraz olsun azalmıyor, her an daha da artıyordu. Uyuyordum ama bu uyku değildi. Yiyordum ama yediğimle kalıyordum. Duş alıyordum ama temiz hissedemiyordum.

Tek istediğim bunlardan en uzak hissettiğim, ona zorunluluktan da olsa en yakın olduğum sahada olmak, odağımı susturamadığım düşüncelerden çekmekti. O yüzden antrenmanlar dışında da sahayı ve fitness salonunu boş buldukça kendimi oralara atıyordum. Bilincimin yerinde olduğunu hissettiğim, odağımı hislerimden ve düşüncelerimden çeken o yerlere.

Normal şartlarda kaldıramayacağımı düşündüğüm yorgunluğu hissetmiyordum, hissedemiyordum. Onu bastıran pişmanlık ve yalnızlık arasında sıkışıp kalmışken de hissedemezdim, imkansızdı.

Ona gitmek istiyordum; özür dilemek, gerekirse asla yapmayacağımı düşündüğüm şeyi yaparak yalvarmak. Ama hiç hissetmediğim kadar suçlu hissettiğim ve önemsiz bir olayı bu raddeye getirdiğim için cesaretim benden çok uzaktaydı. O hayatına devam ediyor gibi göründüğü için cesaretim benden çok uzaktaydı. Annemle konuşurken de yıllardır içimden taşan hiçbir şeyi dile getiremeyip konuyu kapatan bir korkak olduğum için cesaretim benden çok uzaktaydı.

Yanıbaşımdaydı ama değildi. Yan yatakta bana sırtı dönük uyurken tek yapabildiğim bana sadece bedenen dönmediği sırtına seyirci kalmaktı. Onsuz sadece bir gün geçirmiştim ama üzerimde bıraktığı etki hatta etkiler ölçülemezdi bile. Her şeyi mahveden bendim.
Kendimi bu noktada bulmamın sebebi bendim. Her şeyi düzeltmesi gereken, onun güvenini geri kazanması gereken de bendim.

Toparlanmalıydım. O Çin'e gidip aramızdaki kilometrelere daha fazlasını eklemeden toparlanmalı, dağıttığım parçaları tekrar bir araya getirmeliydim. Bu sefer dağılmayacak, ayrılmayacak şekilde. Bunu yapmak için de içten içe durulmalıydım, acilen durulmalıydım.

***

"Düzelt şu suratını." Asansör düğmesinden çektiği eliyle omzumu dürterken sabit gözlerini bana dikti Ebrar.

"Gelesim olmadığını söylemiştim." derken ofladım ve sırtımı asansöre yasladım.

"Ne olursa olsun, insan içine çık biraz. Antrenman ve maçlar haricinde yüzünü göster."

"Biraz kendinden uzaklaş güzelim, yalnız kalma." diyip koluma girdi Hande.

"Haklısınız." Kendime gelmeye çabalayarak gözlerimi yumdum. Zaten sezon bitiyordu, belki de takımca sezonun son yemeğini yiyecektik. O yüzden bir şeylerden uzaklaşıp kendimi ana vermeliydim, etrafımı görmezden gelmeliydim. Onu görmezden gelmeliydim.

safe place | melissa vargasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin