Günlerden pazardı ve bugün enerjik bir şekilde erken kalkmıştım. Çabuk toparlıyordum. Zaten hastaneden çıktıktan bir iki gün sonra normal hayatına geri dönebiliyordun.
Sabah kahvaltımı yapmış ve derslere girişmiştim şarkılar eşliğinde. Düzenimi oturtmayı başarmıştım az biraz. Artık derslere daha da alışmıştım ve anlamadığım bir şey olunca internetten araştırıyordum.
Babam ve annem salonda, Umut ve Bulut ise sanırım odalarındaydı. Emin değildim. Abilerim ise dışarı çıkmışlardı.
Şarkıya eşlik ederken birden kapı tıklatıldı ve müziği durdurmak zorunda kaldım.
"Gir." Dedim sandalyeyle kapıya dönerek.
Kapı açıldı ve annem belirdi. Yüzü yorgun duruyordu ve gözleri ıslaktı. Ne olmuştu öyle?
"Anne?" Ayağa kalktım ve endişeyle anneme doğru ilerledim. "Ne oldu?"
Burnunu çekti ve titreyen sesiyle konuştu. "Aşağıya, salona gelir misin? Seninle konuşmak istediğimiz bir şey var."
Neden gözleri doluydu? Neden ağlamıştı ki? Benimle ne konuşacaklardı? Kötü bir şey olmuştu. Hissediyordum. Çok kötü bir şey.
Gözlerimin dolmasına izin verdim ve kısık sesle konuştum. "Bir şey mi oldu?"
Annem kendine gelmek için başını iki yana salladı ve omuzumdan tutarak beni odamdan çıkardı. Soruma cevap vermemişti.
Merdivenleri indik ve oturma odasına ulaştık. Babam odada volta atıyordu ve çok sıkıntılı duruyordu. İkili koltukta ise Umut ve Bulut vardı. Yüzleri solmuştu ve Umut'un gözleri dolmuştu.
Stresle üçlü koltuğa oturttu annem beni. Kendisi de yanıma oturmuştu. Babam geldiğimizi gördüğünde volta atmayı kesti ve gelip karşıma, sehpaya oturdu.
İyi şeyler olmuyordu.
Babam ellerimi ellerinin arasına aldı ve sıkıntıyla iç geçirdi. Ben ise korkuyla ona bakıyordum.
"Az evvel bir telefon aldık." Diye başladı sözüne. Yutkunarak devam etti. "Arayan ablandı."
Gözlerim küçük bir şokla büyüdü. Ablam mı aramıştı? Hemde babamı? Ben onu kaç kere aradığımda açmıyordu ama. Şimdi ne oluyordu?
Anlamayarak karşımda oturan babama baktım ve devam etmesini bekledim.
"Annen iyi değil Hayal."
İlk zamanlar Hale ablama sormuştum ve o da annemin iyi olmadığını söylemişti, beni özlediğini. Ama zamanla düzeleceğini de söylemişti.
Anlamıyordum.
Gözlerim doldu ve korka korka sordum. "Neyi var?" Sesim bir fısıltıdan farksızdı.
Uzun bir süre bekledi. Sanki söyleyeceği şeyi içinde tartıyordu. Zaman geçtikten sonra dudaklarını araladı ve o sözleri söyledi.
"Annen çok hasta Hayal. Meme kanseri. Doktorlar çok zamanı kalmadığını söylüyor." Yutkundu ve devam etti. "Seni son kez görmek istiyormuş."
Babamın ellerini bıraktım ve öylece gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
Gözümden bir damla yaş aktı ve çenemi buldu. Bir tane daha aktı ve bir tane daha.
Başımı salladım reddedercesine. "Şaka yapmayın. Böyle şaka olmaz, lütfen. Yalan söylemeyin."
Babam beni göğsüne çekti ve kocaman sarıldı. Saçlarımı okşamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paramparça hayaller ve kalpler
Teen FictionGerçek aile kitabı. Hep o okuduğum kitapların içinde olmak isterdim. Lafımı geri alıyorum, hiç bir şey hayal ettiğim gibi olmamıştı. Ailemden ayrılmış ve başka bir ülkeye gelmiştim. Hayat bir kitap değildi ve ben de onun içindeki karakter değildim...