Çok güzel bir uyku çekmiştim. Gece uyuyabildiğim için yorgun da değildim. Sabah uyandığımda etrafım hala yıldızlar ve aylarla çevriliydi. Bu o kadar güzeldi ki. Hiç kalkmak istemiyordum.
Bugün okula gidecektim. Bir gün okula gitmediğimde feleğim şaşıyordu. Düzenim bozulmuştu.
Gözlerimi kapatıp açtım ve gerinerek yataktan kalktım. Dün duşa girdiğim için girmedim ve hazırlandım. Saçımı salık bırakmış ama öndeki tutamları arkadan tutturmuştum yüzüme gelmesin diye.
Çalışma masama ilerledim ve üzerindeki eşyaları toparlayıp çantama koydum. Bunu yaparken gözlerim arada bir kapıya kayıyordu. Bugün kimse gelmemişti. Belki de her geldiklerinde uyanığım diye gerek görmemişlerdi. Yine de alışmıştım her sabah odama gelmelerine.
Çantamı omuzuma taktım ve telefonumu elime aldım. Ablamı aramak geçti içimden ama kendimi durdurdum. Saat şu an yedi otuz altıysa Belçika'da altı otuz altıydı. Ablam bu saatte kesin uyuyordu, daha erkendi.
Onu okulda aramaya karar verdiğimde odamdan çıktım ve aşağıya indim. Görünürde kimsecikler yoktu. Yemek odasına girdiğimde en son gelenin ben olduğunu anladım.
"Günaydın." Diyip yerime oturdum.
Seslenişimle Umut yerinden sıçradı ve kapalı gözlerini araladı. "Günaydın." Dedi esneyerek.
"Oğlum niye hep geç yatıyorsun annecim." Diye hayıflandı Su hanım. "Sabah kalkamıyorsun."
"Geç yatmadım anne." Dedi Umut ağzına bir domates atarak.
Su hanım gözlerini kıstı. "Kaçta yattın söyle bakim?"
Umut yumruğuyla gözlerini karıştırdı. "On iki."
"İyi halt ettin." Dedi Görkem bey. "Geç değilmiş."
Bulut ona tiksinircesine baktı. "Gözünde çapak var. Sen yüzünü yıkadığına emin misin?"
Umut Bulut'a yüzünü yaklaştırdı ve gözlerini tabiri caizse gözlerine soktu. "Al sana, ben göremiyorum."
Bulut onu işaret parmağıyla alnından itti. "Çekil git."
Umut ona cıkladı. "Peh! Ne dedik sanki!"
Bense onların konuşmalarına sadece gülüyordum. Bu halleri çok eğlenceliydi.
Biraz zaman geçtiğinde ve kahvaltının sonlarına geldiğimizde Sibel elinde cam şişilerle yanımıza geldi.
"Hah getirdin mi Sibel." Dedi Su hanım ayaklanarak. "Bana verebilirsin, teşekkürler."
Sibel ona gülümsedi ve şişeleri vererek yanımızdan ayrıldı.
"Sizin için taze meyve suları yapmalarını söyledim." Şişeleri bize dağıtmaya başladı. "Beyniniz açılır." Dedi Umut'a yandan yandan bakarak. "Okula giderken yolda içersiniz."
Son şişeyi bana uzattığında teşekkür ettim.
"Bize yok mu hayatım?" Diye sordu Görkem bey boş ellerini göstererek.
"Yok. Bunlar çocuklar için." Dedi Su hanım geri yerine oturarak.
Umut içeceğinden bir yudum aldı. "Efso olmuş." Biraz daha içti.
"Hepsini şimdi bitirme oğlum. Yolluk onlar."
Umut gözlerini devirerek şişenin kapağını kapattı ve masaya koydu.
"Anneye göz devirme."
Atlas abi ve diğerleri de bir yudum aldığında bende tadına bakmak için şişenin kapağını açtım ve dudaklarıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paramparça hayaller ve kalpler
Ficção AdolescenteGerçek aile kitabı. Hep o okuduğum kitapların içinde olmak isterdim. Lafımı geri alıyorum, hiç bir şey hayal ettiğim gibi olmamıştı. Ailemden ayrılmış ve başka bir ülkeye gelmiştim. Hayat bir kitap değildi ve ben de onun içindeki karakter değildim...