Bölüm 39: tedirginlikler ve timsah gözyaşları

5.2K 448 19
                                    

HALE

"Kardeşim nerede?"

Ne ara Türkiye'ye gelmiştim hatırlamıyordum. Ne ara polis bürosuna gidip bildiklerimi anlatmıştım hatırlamıyordum. Ne ara Aksu'ların evine gelmiştim hatırlamıyordum. Tek bildiğim şey kardeşimin burada olmayışıydı. Aklımı yitirmeme ramak kalmıştı.

Son yarım saattir salonda volta atıyor ve aynı şeyleri tekrar edip duruyordum. Saat gece yarısını geçmişti ve Hayal saatlerdir kayıptı. Bir ya da iki gün bile olmuş olabilirdi. Zaman algımı yitirmiş gibiydim sanki. Bana birkaç saat önce haber vermişlerdi ve bulduğum ilk uçağa atlayıp Gökay amca ile gelmiştim.

Gökşin amca göründüğünde gözyaşları içinde ona doğru adımladım ve önünde durup yalvaran gözlerle ona baktım. "Hala bir haber yok mu?"

Başını iki yana salladı. "Yok."

Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve yerimde durup sakinleşmeye çalıştım. Hayal'e böyle yardımcı olamazdım. Düzgün bir şekilde düşünmeliydim. Hangi kafayla polislere ne anlatmıştım bilmiyordum ama daha sakin bir şekilde düşünürsem belki aklıma farklı şeyler gelirdi.

Aklıma gelen şeyle gözlerimi tekrardan Gökşin amcaya çevirdim. "Peki Barlas dan haber var mı?"

"Henüz yok." Dedi ve koltuğa doğru adımlayıp kendini Gökalp amcanın yanına bıraktı.

Saat üçtü ve Barlas dan da bir haber yoktu. Bu daha da endişelenmeme neden oluyordu. Kendine bir şey yapmasından ya da delice bir şey yapmasından korkuyordum.

Arkaya doğru adımladım ve sırtımı duvara yaslayıp diğerlerine baktım yorgun gözlerle. Amcalar ve Görkem bey koltuklarda oturmuş kafa patlatıyorlardı. Bütün kuzenler salonda bir yere dağılmıştı. Atlas abi ve Bulut ile Umut da salondaydı. Su hanım sanırım odasındaydı yengeler ile birlikte.

Zilin sesi salonu doldurduğunda anında hareketlendim ve dış kapıya varan ilk ben oldum. Kapıyı bir hışımla açtığımda karşımda yıkılmış bir şekilde duran Barlas belirdi. Başı eğikti, beni görmemiş ve içeriye adımlayıp kapıyı arkasından kapatmıştı.

"Barlas." Diye fısıldadım gözyaşlarımı tutmaya çalışarak.

Sesimi duymasıyla aniden başını yerden kaldırdı ve kıpkırmızı gözlerle bana baktı.

"Bulamadım onu." Dedi ağır ağır nefes alarak. Bir elini duvara yasladı ve ayakta durmaya çabaladı. "Onu bulmadan eve dönmeyeceğime söz verdim ama bulamadım."

Gözümden bir damla yaş aktığında ona ulaşmak için adımladım ve kollarımı boynuna doladım.

"Hale." Dediğinde kollarını belime sardı ve yüzünü boynuma gömdü. Boynum ıslanmaya başlamıştı. Barlas hıçkırarak ağlıyordu.

"Bulamadım." Dedi beni daha da sıkı sararak.

Elimi ensesindeki saçlarda gezdirmeye başladım.

"Bulamadım, bulamadım, bulamadım." Diye kendi kendine sayıklamaya başladı. "Bulamadım, bulamadım."

"Barlas. Sakin olmaya çalış." Dedim ondan yavaşça ayrılıp yanaklarını avuçlarıma hapsederek.

Başını iki yana sallıyor ve hala sayıklıyordu. "Bulamadım." Ellerimi avuçlarına alarak çekti ve yanımdan geçerek salona doğru adımladı. Delirmiş gibiydi.

Hemen onun peşinden gittiğimde onun salonda volta attığını gördüm. Atlas abi ve amcalar onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı ama Barlas onları duymuyor gibiydi.

Paramparça hayaller ve kalpler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin