― ❛dokuzuncu bölüm❜

279 31 9
                                    

Genelde derse erken gelirdim ama bu sefer biyoloji laboratuvarının kapısından son saniyede geçtim. Bayan Jung bana, neredeyse geç kalmama şaşırmış bir bakış attı ama hiçbir şey söylemedi. Mingyu burada değildi. Önde her zamanki koltuğunda oturan Bayan Jung ayaklandı ve boğazını temizleyerek beyaz tahtaya doğru yürüdü, ardından kalem gıcırdatarak tahtaya bir şeyler karaladı.

"Bugün bitkilerin üremesini öğreneceğiz." dedi Bayan Jung, sınıfın arkasından birkaç kıkırdama gelirken gözlerini devirdi. "Evet, evet, üreme. Tüm olgunlaşmamış kahkahalarınızı şimdi salabilirsiniz." Kıkırdamalar devam ederken iç çekti. Ardından, herkesin sessizleşmesine neden olan sınıfın kapısı gürültüyle açıldı. Orada kimin durduğunu görmek için başımı kaldırmama gerek yoktu, vücudum anında gerildi.

"Yine geç kaldınız Bay Kim." dedi Bayan Jung soğuk bir şekilde.

Bahtımı sikeyim.

Mingyu'nun ayakkabılarının yere çarptığını ve yanımdaki sandalyenin gıcırdayarak çekildiğini duyduğumda kitaplarımdan başımı kaldırmadan sessizce küfrettim. Yanımdaki boş alan çok geçmeden Mingyu'nun, sigara dumanı ve traş losyonunun kokusuyla doldu. Mingyu'nun bana baktığını, gözlerinin yüzümden koluma ve oradanda elime doğru indiğini hissettim. Yaralı parmak eklemlerimi gördüğünde sert bir ses çıkardı ve hemen elimi masanın altına gizleyip gözden sakladım.

Derse zar zor dikkat edebiliyordum, Mingyu'nun yanımdaki bedenini düşünmemeye çalışırken, Bayan Jung'ın sesi bir kulağımdan girip ötekinden çıkıyordu, onu daha fazla düşünmemeye çalıştıkça zihnimi daha fazla işgal ediyordu.

"Şimdi 14. bölüme gidin ve oradaki örnek soruları yanıtlayın. Cevapları dersin sonunda inceleyeceğiz ve daha iyi çalışmanız için rastgele insanlar seçeceğim." Bir koro halinde inilti yükseldi ve Bayan Jung memnuniyetle gülümsedi, gözlüklerini kaldırdıktan sonra masasına geri döndü. Ders kitabımda doğru sayfayı açarken öğretmenin yanımdaki kişiye attığı ihtiyatlı bakışı fark etmiştim.

Migyu'nun yanımda, "ders kitabım yok." dediğini duydum, bedeni benimkine biraz daha yaklaşarak irkilmeme neden oldu.

"Yani?" Sesimi sabit tutmaya zorlayarak cevap verdim, ancak sesim gergin çıkmıştı. Yanımda iç çektiğini hissettim, sandalyesini biraz daha yaklaştırırken kalçasını benimkine sürtünerek ders kitabımı kendisine doğru çekmek için uzandı. "Ne yapıyorsun?" Mingyu sırıtırken nefesimin altından ona tısladım ve etrafa bir göz attım. Tahmin ettiğim gibi, insanlar meraklı gözlerle bizi izliyorlardı. Birkaç kişi, ara sıra kitaplarına bakarak, bakmıyormuş gibi yapma nezaketini gösterdiyse de diğerleri bariz bir şekilde bakıyorlardı, bizi bitki üremesinden çok daha ilginç buldukları için ders kitapları açılmamıştı bile. Soojin'in soğuk bakışını sırtımda hissettim, yüksek sesle sakızını çiğnerken kaşlarını çattığına yemin edebilirim.

"Yüzüme yumruk attıktan sonra en azından kitabını benimle paylaşabilirsin." dedi ve sonunda konunun açılmasıyla başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Mingyu yüzündeki zengin renkli çürüğü işaret ederken küçük bir gülümsemeyle bana baktı. "Gerçekten acıtıyor, biliyorsun. Hafta sonunun geri kalanında buz tutmak zorunda kaldım. Ayrıca dudağımı da kestin, sonsuza dek kanayacağını zannettim. Sanırım dişimi de kırmış olabilirsin... neredeydi... oh evet, işte orada.."

"Lütfen dur." diye yalvardım, Mingyu kıkırdadığında başımı eğip gergin bir şekilde dudağımı ısırdım. Gözlerimi ellerimle kapattım ve kırmızı noktalar görene kadar bastırdım, tekrar yanımda konuşmaya başladığında sesi biraz daha yumuşaktı.

"Benimle yattıktan sonra kimse beni yumruklamadı." diye sadece benim duyabileceğim kadar yumuşak bir şekilde fısıldadı ve ona dönerek boğuk bir ses çıkardım. "Belki tokatladılar, ama asla yumruklamadılar. Biraz heyecan vericiydi."

sheets―Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin