"Yine mi uyuyamadın?" diye sordu Mingyu.İç çektim. "Sanırım. Hyejin ve Seungyoun bize katıldılar." dedim, hamakta sallanırken.
Mingyu'nun yanıtını beklerken kelimeler havada asılı kalmıştı. Bana cevap vermedi, sessizlik bizi sarmaya başladı. Telefondan nefesini duyabiliyordum, o kadar sessizdi ki odaklanmak için gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Mingyu nihayet cevap verdiğinde nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim bile.
"Onunla yattın mı?" Ağır sessizliği delen sesini duyduğumda neredeyse hamaktan yuvarlanıyordum. Telefonumu kulağımda sabitlerken kendimi toparlamak için hamağın sabit tırabzanına tutundum, Mingyu şaşkın çığlığımı duymuş olmalıydı.
"N-Ne?" diye kekeledim, hattın karşısında hâlâ sessizdi. "Hayır! Tabii ki yapmadım! Bunu neden söyledin?" Hyejin ile yatma fikri kafamda kabus gibi canlanırken kaşlarımı çattım. Mingyu'nun sözleri kendimi onun üstünde hayal etmemi sağladı. Bu beni hasta hissettirdi. Ve bunu bana soran kişinin Mingyu olması beni daha da huzursuz ve paniklemiş yapmıştı.
"Senden hâlâ hoşlanıyor." dedi basitçe ve arabayı kenara çekip radyoyu kapattığını duyunca dudaklarımı ısırdım.
"Yine araba sürerken mi konuşuyorsun?" dedim hem endişeliydim hem de konuşmayı Hyejin'den ve onun beraberinde getirdiği tüm rahatsızlıktan uzaklaştırmaya çalışıyordum. Mingyu hafiften hoşnutsuz bir şekilde iç çektiğinde, pek de gizli olmayan niyetimi anladığını hissedebiliyordum.
"Bir şekilde işten eve dönmeliyim Wonwoo." dedi, sesinde bir gülümsemeyle. Her şeye rağmen kendimi sırıtırken buldum, Mingyu her zaman kolayca ruh halimi iyiye çekmenin bir yolunu buluyordu.
"İş nasıldı?" diye sordum, hamak sallanırken yan tarafıma dönerek. Bir elim telefonumu kulağıma bastırırken diğeri yıpranan hamak kordonununda geziyordu. Battaniyem bacaklarımın üzerinde toplanmıştı, vücudum rahatlatıcı bir şekilde ona çarpan serin esintinin tadını çıkarıyordu.
"İş, her zamanki gibiydi." derken yine iç çektiğini duydum. Bir gıcırtı da duyduğumda, onu arabasının koltuğuna yaslanırken ve esintinin içeri girmesine izin vermek için camı hafifçe açarken hayal ettim. Birbirimizden bu kadar uzakta olmamıza rağmen aynı esintiyi paylaştığımızı düşünmek beni gülümsetti.
"Sesin yorgun geliyor." dedim nazikçe, Mingyu homurdanarak karşılık verdi. "Eve dönebilmen için telefonu kapatmalıyız." Mingyu'nun cevabını beklerken dudağımı ısırdım. Sözlerime rağmen, onunla sıradan şeyler hakkında konuşmaya devam etmek, sesini ahizeden duymak ve o konuşurken yüzünü hayal etmek istiyordum.
"Mmhm.." diye mırıldanarak bana katıldığında gülümsemem düştü, ağzım hızlı bir iyi geceler demek için açıldı fakat Mingyu tekrar konuştuğunda susmayı tercih ettim.
"Ama henüz değil," dedi. "Seninle biraz daha konuşmak istiyorum." Göğsüm ağrımaya ve ellerim titremeye başladı. Nedense yanaklarımda bir kızarıklık belirdi, refleksle yüzümü boğmak için battaniyeyi bacaklarımdan çektim. Ardından ona cevap vermeden önce boğazımı temizlemek için biraz öksürmüştüm.
"Sürmediğin sürece." dedim sesimi bulabildiğimde.
Mingyu alay edercesine karşılık verdi. "Evet, tamam anne." dediğinde gözlerini devirdiğini neredeyse görmüştüm.
Öksürerek diğer tarafıma dönerken hamak sallandı. "Kapa çeneni." dedim, onu hiç etkilemeyeceğini bilsem de.
"Kapat o zaman." diye yanıtladı, gülümsemesi sözlerine yansırken. Sessiz kaldığımda kıkırdadı. "Kapayamaz mısın? Sesimi o kadar çok mu seviyorsun, Wonwoo?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sheets―
Fanfictionlise partisinde sarhoş olursan seks kaçınılmazdır. [meanie] Cr. Sareyen -wattpad © 2023, aerosssmith