― ❛otuz birinci bölüm❜

46 8 0
                                    


Arabasında biraz sarmaş dolaş takıldıktan ve ablamın Mingyu'yu ne kadar sevmediğinden bahsettikten sonra -ki onunla aynı şekilde düşünmediğimi vurgulayana kadar kaşlarını derince çatması beni biraz ürkütmüştü- nihayet okul kapısına en yakın noktaya park ettiğinde etrafa bakındım. İlk bakışta, henüz okula girmemiş öğrenciler ve okul binasının içindeki öğrencilerin bakışlarından ikimizi fark ettiklerini anlamak zor değildi. Geçen günün aksine, bakışları umursamıyordum, tökezlemeden koltuk değneklerimle ilerlemeye çalışmakla meşguldüm. 

Mingyu'ya sırt çantamı bana vermesini işaret ettiğimde, gözlerini devirerek elimi çekti ve sağ eli, okula giden basamakları aksayrak çıkmama yardım ederken çantamı da sol eliyle taşıdı. Mingyu'nun yardımı sayesinde dolabıma -tüm okula herhangi utanç verici bir gösteri sergilemeden- ulaşmam uzun sürmedi. Eşyalarımı içeri tıkıp ihtiyacım olan kitapları alan Mingyu, sızlanmama rağmen elimdeki tüm kitapları tekrar benden almıştı. Tekrar şikayet etmek için ağzımı açtığımda ise bana sert bir bakış gönderdi, hiçbir şey taşımama izin vermeme konusunda inatçıydı. Pes ederek, dersimizin farklı bir sınıflarda olmasına rağmen eşyalarımı taşımasına izin verdim -zaten derse girmeyi planlamadığına eminim. 

"Mingyu, insanlar yine benim hakkımda tuhaf dedikodular yayacak, anlıyor musun?" Mingyu kitaplarımı tutarak dikkatli bir şekilde bana yaklaşırken sınıfıma doğru yalpalayarak titrek bir şekilde iç çektim. Koridorlara göz gezdirdiğimde insanların utanmadan bizi izleyen bakışlarını yakaladım, muhtemelen Mingyu'nun neden benim için kitaplarımı tuttuğunu merak ediyorlardı. 

Merakla tek kaşını kaldırdı. "Ne söylentileri?" 

"Onları duymadın mı?" diye sordum eğlenerek. 

"Hakkımda söylelenleri hiç umursamadım." dedi tekrar omuz silkerek. Onun kayıtsızlığına gülerek sağda solda duyduğum garip söylentileri sıralamaya başladım. 

"Bazıları, kendin yapamayacak kadar tembel olduğun için sana sigara ve başka şeyler satın alayım diye beni kölen yaptığını düşünüyor." dedim kıkırdayarak. "Bir diğeri ise, senin 'çetene' dahil olmamdı." Bunu söylediğimde Mingyu kahkaha patlattı. 

"Hangi çeteden bahsettiklerinden emin değilim, ama sen? Bir çetede mi? Bunu görmek için gerçekten para verirdim." dedi gülmeye devam ederken boştaki eliyle saçlarını karıştırdı. "Başka var mı?" 

"Evet, ama bu biraz doğru." dedim muzip bir şekilde sırıtarak. "Başarısız olduğun için senin ödevini yapmam için beni zorladığını söylüyorlar." 

"Pfft," diye bir ses çıkarırken kötü bir koku almış gibi burnu kırıştırdı. "Bunu asla yapmadım." 

"Oh, gerçekten mi?" yanımdaki bedeni dirseğimle dürttüm. "Bir biyoloji projesini hatırlıyorum..." 

"Hey, o proje için sana evimi açtığımı hatırlıyorum. Gardrobumdan bahsetmiyorum bile. Ondan sonra birkaç gün üst raf fasulye gibi kokuyordu. Hatta biraz küflendi bile." Gülmemeye çalışırken omuzlarımın titrediğini gördüğünde saçlarımı karıştırarak gülümsedi. "Evet, tamam, sonuncusu biraz doğru."

"Ah, bu çok dürüsttü." diye mırıldanarak Mingyu'ya gönderme yaptım, gülümsemesi sözlerim üzerine daha da büyüdü, koridorda yürürken ikimiz de gülüşüyorduk. Sınıfıma vardığımızda, Mingyu kitaplarımı taşımama yardım etmek için içeri girecek gibi bir hali vardı ama geç kalmamak için koridorda son sürat koşan Soonyoung tarafından durduruldu. 

"Beni bekleyin!" Soonyoung çılgınca elini sallayarak sesleniyordu. Mingyu'nun eğlenerek izlediği en yakın arkadaşım, Mingyu'nun yanımda durduğunu farkedince gözleri fark edilir şekilde genişledi. Kararsızca başını kaldırıp ona bakarken ayakları gıcırdayarak durdu. 

sheets―Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin