― ❛yirmi yedinci bölüm❜

138 19 10
                                    


"Yanımda yürümek zorunda mısın?" Otoparktan okul binasına doğru yürürken, Mingyu ile aramıza biraz mesafe koymak için hafifçe yana adım attım. Etrafımızdaki öğrencilerin fısıltıları büyürken olduğum yerde büzüşmeye devam ediyordum. Mingyu sadece alayla gülerken bana doğru bir adım daha attı. Ara sıra omuzlarımızın çarpışacağı kadar yakın dururken, insanlar okula birlikte yürüdüğümüz gerçeğiyle resmen sarsılmıştı ve bu, herkesin arkadaşlarını dürtmesine neden olmuştu.

"Hm? Bir şey mi dedin, Wonwoo?" sırıtırken sessizce fısıldamak için biraz daha eğilmişti.

"Bundan zevk alıyorsun, değil mi?" diye homurdandım ondan tekrar uzaklaşmaya çalışırken.

Mingyu beni takip ederken sırıtmaya devam etti. "Fazlasıyla."

Gözlerimi devirerek kendimi ondan kurtarmaya çalışmaktan vazgeçtim ve bunun yerine, öğrencilerin giderek artan ve daha az ihtiyatlı hale gelen fısıltılarını görmezden gelmeye çalıştım. Bir grup öğrencinin utanmazca bizi işaret ettiğini görünce yüzümü buruşturmuştum.

"Bütün bunlardan rahatsız olmadığına inanamıyorum." dedim. Fısıldaşan gruptan biri, bizden bahsettiklerini anlamayalım diye arkadaşının uzattığı parmağı tokatladı. Yine de çok geç kaldı.

"İlgiye alışıyorsun." dedi, umursamazca omuzlarını silkerek.

"Pekalaaa, bay popüler." diye alay ettim sesimi incelterek.

Ön kapılardan geçtiğimizde bakışlar ve fısıldaşmalar daha da kötüleşti; insanlar dolaplarında oyalanıyorken, biz geçtiğimizde gözleri fal taşı gibi açılıyordu, onları ardımızda bıraktıkça meraklı bakışlarını sırtımda hissediyordum.

"Siktir, ne?!" Koridordan tiz, kulak tırmalayan bir ses cıyakladı. Mingyu'nun yüzünün ekşimesinin nedenini hemen anladım.

Soojin.

O ve ekibi dolabının hemen yanında rahatça duruyorlardı, eteği inanılmayacak kadar kısayken göğüs dekoltesi her zamanki gibi sağlamdı. Gözleri ikimiz arasında gidip gelirken ağzı bir karış açık kalmıştı. Yanından geçerken ona doğru döndüğümde gözlerimiz kenetlendi, o dik dik bakarken sırıtmadan edemedim. Soojin'in gözleri seğirirken içimde ani bir memnuniyet dalgasının alevlendiğini hissettim, dolabıma ulaştığımızda Mingyu hala bana bakarken ona bir bakış bile atmamıştı. Dolabımı karıştırırken yanımdaki duvara yaslanmıştı, her şeyi aldığımdan emin olurken tutması için kitaplarımın bir kısmını uzatıyordum. Soojin'in sırtımdaki kızgın bakışı elle tutulur haldeydi ama rahatsız edici değildi.

Aslında... iyi hissettiriyordu.

"Bundan zevk alıyorsun, değil mi?" Mingyu az önce ona söylediğim sözleri taklit ettiğinde, masummuş numarası yaparak kirpiklerimin altından tatlı tatlı ona bakmaya çalıştım

"Neden bahsettiğini bilmiyorum." dedim, Mingyu sadece yüzünde bir gülümsemeyle başını sallamakla yetindi.

"Heeeey Won- lanet olsun!"

"Günaydın Soon." dedim, bakmasam da sesini tanımıştım. Dolabımı kapatıp kitaplarımı Mingyu'nun bekleyen ellerinden alırken ona yine dönmedim.

"Teşekkürler, Mingyu."

"Zevkti." dedi Soonyoung'a bakarak, başını sallayarak onu kısaca selamlamıştı. "Hey."

"H-Hey." Arkadaşım sesi içine kaçmış bir şekilde cevapladığında Mingyu'nun, Soonyoung'un verdiği tepkiye güldüğünü duydum ve ona sert bir bakış atarak incik kemiğine hafifçe vurdum.

Ben Mingyu'yu cezalandırırken zil çalmıştı ve o bunu ayrılma işareti olarak kabul etti. Bir sigara çıkarmak için elini cebine sokarak, "Biyolojide görüşürüz." dedi.

sheets―Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin