― ❛yirmi birinci bölüm❜

233 28 7
                                    

Yatakta, Soonyoung'u uyandırmamak için yavaşça yuvarlandım, gerçi bir kasırganın bile bu adamı uyandırabileceğinden şüpheliydim. Ağzı ardına kadar açıktı ve horluyordu. Sessizce inleyerek yüksek sesi bir nebze olsun azaltmak için kafamı yastığımın altına gömdüm. Gözlerimi sıkıca kapatıp uyumaya çalışırken yüzümü buruşturdum ama duyularım fazlasıyla uyanıktı ve zihnim uykuya dalmak için fazla aktifti.

Saat sabahın ikisini çoktan geçmişti, ay gökte parlıyordu ve gümüşi bir renk almıştı. Soonyoung uçan çikolatalı sincaplar hakkında bir şeyler mırıldandı, eli çıplak karnını kaşımak için battaniyeden uzaklaşmıştı. Huzursuz vücudumu tekrar yuvarlayarak en iyi arkadaşıma kıskançlıkla baktım. Huzurla uyurken göz kapaklarının altındaki bir rüyaya yarım ağızla gülümsüyordu. Sincapların erimesiyle ilgili bir şeyler homurdanırken sırtı bana dönük olacak şekilde yuvarlandı.

Soonyoung'un sırtına bakarken gözlerim kırpışarak başımı yastığa iyice gömdüm; omuzları genişti ama yapısı Mingyu'nunkinden biraz daha sıskaydı. Gömleği gövdesine kadar kaymıştı, bu da alt omurgasını ve zayıf karnını açığa çıkarmıştı. Soonyoung titreyerek battaniyeyi, gömleğinin açıkta bıraktığı teninin üzerine çekerken iç çektim. Gövdesi battaniyenin altında kaybolurken, ona baktığımda hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim. Çıplak tenini görmek bana kesinlikle hiçbir şey hissettirmiyordu, Mingyu'nun aksine.

Arkadaşımın sırtına bakarken, hatıralarımdan kopardığım dövmeli çocuğun daha geniş, daha güçlü çerçevesini hayal ederek yutkundum. Soonyoung'un kırmızı saçları yavaş yavaş koyu kahve, yarı dalgalı buklelere dönüşmeye başladı, bembeyaz teni hafif esmerleşti ve beyaz battaniyenin üzerinde uzanan daha ince, çıplak kollar kaslarla şişerek koyu renkli dövmelerle süslendi. Soonyoung sırtının üzerine dönerken ağzımın kuruduğunu hissettim, battaniye bir kez daha gövdesinden kayarak karın bölgesini ortaya çıkarıyordu. Soonyoung'un zayıf bedenini görmek yerine, Mingyu'nun sırt üstü yatarken inip kalkan sert kaslarını görüyordum ve parmak uçlarımın altındaki o kasların hissini hatırlayabiliyordum. Parmaklarımın ucu yanmaya başladığında kendimi öne doğru uzanırken buldum. Yatak, değişen ağırlığımla çökerken Soonyoung kıpırdandı.

"Lanet olsun." aceleyle yataktan çevik bir şekilde kalkarken ağzımdan bir küfür kaçtı. Hareketlerim hızlıydı, yatak hafifçe sallandı ve Soonyoung yuvarlandı, ağzı tekrar açıldı ve boğazının arkasından uzun, derin bir horlama sesi geldi. Gözlüğümü komodinden alıp burun kemerime takmadan önce sinirli bir nefes vermiştim. Telefonumu şarj cihazından çıkardım ve kollarımı, pijamamın parlak yeşil ekose desenleriyle zıtlaşan mavi fermuarlı kapüşonluma geçirdim. Ayaklarıma siyah terliklerimi geçirirken kombinim hakkında fazla düşünmemiştim, sahil evinin anahtarlarından birini alıp sessizce dışarı çıktım ve huzursuz kalbimi sakinleştirmeye çalıştım.

Gece havası serindi, deniz meltemi ince giysilerimin arasından süzülürken titriyordum. Sahile doğru yürürken zihnimi gökyüzü kadar açık tutmaya çalıştım, tüm alan sessizdi, dalgaların ritmik çarpmasını ve üstteki ağaç dallarının hışırtısını duyabiliyordum. Palmiye ağaçlarının alçak yapraklarının ardından ötesindeki plajın genişliği görünürken, ayak parmaklarımı yumuşak kuma gömmek için ayaklarımdaki terlikleri çıkarıp nefesimi düzenlemeye çalıştım. Daha bu sabah dokunulamayacak kadar sıcak olan şey şimdi soğuktu, ayaklarım mutlu bir şekilde pelüş zemine batıyordu.

Sahilin kayalık bölgesine doğru yürürken kısa, pürüzsüz bir kayaya tırmandım ve oturdum. Ayaklarım hemen altımdaki soğuk suya daldığında ve su ayak parmaklarıma yapışan kumu temizlediğinde memnun bir şekilde iç çektim.

Arkamdaki kayalara yaslanarak telefonuma bakmaya başladım ve bu öğleden sonra Mingyu ile yaptığım yarım kalan konuşmamı açtım.

Mingyu - Dün / 15.15

sheets―Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin