― ❛on dokuzuncu bölüm❜

199 22 2
                                    

Sabahın erken saatinde Hyejin bana mesaj atmıştı. Mingyu ile geçen uzun bir gecenin ardından derin bir bir uykuya dalmıştım, bir şey yaptığımızdan değil; Öğle yemeğini yedikten ve çatıda güneşin altında tembellik etmiştik, hafif esinti ve manzaranın tadını çıkardıktan sonra ise beni eve bırakmıştı. Mingyu beni hiç sabahın erken saatlerine bir telefonla uyandırmamıştı, geceleri ise yaklaşık bir saat civarı konuştuktan sonra dinlenmeme izin verirdi.

Şimdi ise, bir Pazar günü öğleden sonraya doğru, yatakta telefonumu karıştırarak uykulu bir şekilde yatıyordum, Hyejin'in mesajına bakarken battaniyemin güvenliğine sığınmak istercesine daha çok sokuldum

Hyejin - 09.14

hey wonwoo!
daha sonra evime gelmek ister misin?
bütün gün evdeyim

Bana gönderdiği mesaj satırlarını ekrandan aşağı kaydırırken yutkundum, telefonumu burnuma yakın tutarak gözlerimi ovuşturmuştum, gözlüğüm olmadan harfler bulanıktı. Parmaklarım cam ekranda gezindi; kelimeler parmaklarımdan, ağzımda olduğundan daha kolay çıkıyordu.

Wonwoo - 15.30

evet kulağa hoş geliyor
üzgünüm, uyuyakalmışım
gece geç yattım

Hyejin'in resminin hemen altında beliren 'yazıyor...' ibaresini görünce yatağımda döndüm. Onun küçük, samimi bir şekilde çekilmiş resmine baktım, koyu renk saçları yüzünün etrafında dağılmıştı ve gözleri kapalıydı, uzun kirpikleri oradaki pürüzsüz ten üzerinde bir gölge bırakıyordu, eğer ona gerçeği söyleseydim, bu mutlu yüz hatlarının nasıl düşeceğini hayal edebiliyordum.

Açıkça bana beslediği duyguların, bende bir karşılığı olmadığını söylediğimde.

Işık hızını utandıran bir hızla cevap verdiğinde telefonum elimde titredi.

Hyejin - 15.30

bütün gece ders çalıştın öyle değil mi?
kahve ve yemek sözü verebilirim :)

Sözlerine istemsizce alayla gülümsemiştim, ince ellerinde dumanı tüten bir fincan hazır kahveyle evinde beni bekleyen Hyejin'in hayali çehresi midemi ekşitmişti.

Hyejin - 15.31

şimdi gelmek ister misin?

Hayır.

Wonwoo - 15.32

tabii
birkaç dakika sonra görüşürüz

Telefonumu kapatarak sırt üstü döndüm ve başımı yastığa gömüp inledim. "Bunu durdurman gerek, Wonwoo." diye kendimi azarlarken kelimeler kumaş tarafından boğuklaştırılmıştı. Yatağımda birkaç dakika daha gevşek bir şekilde yattıktan sonra nihayet kalan azıcık cesaretimi topladım ve kendimi battaniyemden kurtarmayı başardım. Hiç düşünmeden bir gün önce giydiğim kıyafeti bir sandalyenin arkasından alıp hızlıca üzerimi değiştirdim. Lenslerimi gözbebeklerime yerleştirmem ve kafamın tepesinde hafif dağınık olan saçlarımı karıştırmam çok uzun sürmedi.

Köklerimin çok daha uzadığını ve doğal renginin epeyce ortaya çıktığını fark ettiğimde yüzümü buruşturdum. Bir zamanlar profesyonelce boyanmış olan açık karamel saçlarım şimdi bir karmaşaya dönüşmüştü ve koyu siyah kökler, açık karamele baskın geliyordu. Ciddi anlamda saçımı tekrar yaptırmam gerekiyordu.

Vahim durumuma daha yakından bakmak için aynaya eğildiğimde, ortak banyonun kapısı açıldı ve Seulgi içeri girdi. Tuvaleti saklayan iç kapıdan içeri girip arkasından kapatırken, "İşemem lazım." dedi. Küfrettiğini duyduğumda ardından geleceklere hazırlanarak iç çektim.

sheets―Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin