Kahvenin satıldığı yere gittim ve 6 dollarıma kıyıp bir kahve aldım. Tadı güzel ama yani, yapanların hakkını yemeyelim. Sonra kasiyere internet var mı diye sordum. Adamın tepkisi "Wi-Fi mi diyorsun?" "Diyorsun" derken? Ne zaman senli benli olduk kasiyer? Daha İnternete Wi-Fi dendiğini bilmeyen bir gencim ben. Her neyse. Şifresini verdi ve buradaki kahvelerde tek boynuzlu at çişi kullanıldığını kanıtladım artık. Çünkü şifre "unicorn54" Haha! Tanrı'm, bu zeka nereden geliyor? Tamam, daha fazla devam edersem adım Amber değil, "Yürüyen Ego" olacak.
Kahvemden yudumlarken not aldığım uygulamaları indirdim. Ilk olarak Instagram'a girdim ve hesap açtım. Profil resmi için kahve içerken bir fotoğrafımı çektim. Yapmacık kızların dediği gibi "Çoook coolum!" Sonra aynı fotoğrafı #ilkgönderi #kahve etiketleriyle yayınladım. Ben bu işi kaptım ya. Anında 20 beğeni ve 15 takipçi geldi. Fiyuuu! Bir iki fotoğraf daha paylaşmaya karar verdim ama henüz telefonumda 2 fotoğraf vardı. Cesaretimi toplayıp Ethan'ın kahvaltı fotoğrafını da attım. Tabi arkadaki Ethan'ı kırptım. #kahvaltı #keyif #leziz #huzur etikleriyle paylaştım. 47 beğeni 18 yorum ve total 64 takipçi. Iyi gidiyorsun Amber! 1 dakika! Ethan'ın telefonunda da Instagram olduğuna göre...Onun da hesabı var! Acaba kullanıcı adı ne? Takipçi sayım bir anda 81 oldu. Kimler olduklarına baktığımda aralarında kim vardı tahmin edin! Ethan!!! Ben de onu takip ettim. Tamam. Bu kadar ergenlik ve yapmacıklık yeter Amber. Diğer uygulamalarda da hesap açtıktan sonra kahvemi bitirip kalktım. Birden Ethan'dan mesaj geldi: "Kaykayını bende unutmuşsun. Akşam evine getiririm."
Lanet olsun! Orası benim gerçek evim değil ki?! Ne yapacağım? Aklıma beni bu durumdan kurtaracak ama daha kötü duruma sokacak bir fikir geldi. Yapmakta tereddüt etsem de başka çarem yoktu. Telefonumu çıkartıp Ethan'a mesaj attım: "Ben sana dün için teşekkür etmek istiyorum. Seni yemeğe çıkarmak istiyorum. Restoranı sen seç. Ben çok kararsız bir insanım da. Bu yüzden eve getirmek yerine saat yedide evimin oradaki otobüs durağında buluşalım." Ne yaptım ben? Ethan sanki mesaj atmamı beklermiş gibi jet hızında mesaj gönderdi: "Tamam, bana uyar :) Bence Chef Allandro'nun yerine gidelim. Lokasyonu gönderirim." Bildiğin çıkma teklif ettim çocuğa! Kahretsin! Eh yalan söyledik bir kere, katlanacağız. Internet yani "Wi-Fi" hala çekiyordu. Chef Allandro'nun yerine baktım. Belki kıyafet kuralı falan vardır. Rezil olmayalım di mi? Veee... Tahmin edin nasılmış? "Resmi" kıyafetler giyilmesi gerekiyormuş. Ne kadar güzel. (!) Başka kıyafet ve ayakkabı almam lazımdı. Bir taksi çağırdım ve bit pazarına gittim. Paramı çok harcamamam lazım. Bileğim burkulduğu için topuklu ayakkabı almak istemedim ama dayanamayıp aldım. Zaten ayağıma bir şey olsa Ethancığım beni seve seve taşırdı. Haha! Yine çok komiğim. (!) Ne olduğunu bilmiyorum ama canım renkli giyinmek istedi! Aldığım ayakkabılar kırmızıydı. Kırmızı ayakkabılara elbette kırmızı bir elbise yakışır. Tarzıma uygun straplez, mini bir elbise buldum. Çanta da lazım tabi. Küçük beyaz bir çanta aldım. Ben ve beyaz! İnananiliyor musunuz?! Aksesuar da lazım yani şimdi, onsuz olmaz. Iyice yapmacık kızlara benzedim de, bu seferlik kendimi affettim. Aksesuar olarak gözüme beyaz bir bileklik takıldı. Onu da aldım. Tamam Amber! Daha fazla para harcama! Alışveriş canavarı oldun resmen! Bit Pazarı'nın yararları: toplam 46 dolar tuttu! Başka mağazalarda olsa sadece bileklik o kadar tutardı herhalde. Neredeyse unutuyordum! Makyaj! Kırmızı bir ruj ve bir rimel aldım. Zaman ne çabuk geçiyor. Saat beşti! Hemen bir taksiye atlayıp depoya gittim. Hemen hazırlanmam lazımdı. Ilk önce elbisemi giydim. Ardından ayakkabılarımı giydim ve bilekliğimi taktım. Çantama 200 dollar koydum. Saçlarımı taradım. Makyaj yapmaya başladım. Makyajdan pek anlamam ama becerdim sanırım. Hayatımda kendimi bu kadar güzel görmemiştim diyebilirim. Kendimi böyle görsem tanıyamazdım herhalde. O ne biçim cümle oldu öyle. Şu anda kendimi tanıyorum. Zekam uçtu gitti resmen. Her neyse saat kaç? 18:23
Yola çıktım. Topuklularla yürümeye sanki alışıkmışım gibi rahat rahat yürüyordum. Tabi az pratik yapmadık küçükken. Ben yaklaşık 5-6 yaşlarındayken hep topuklu ayakkabı giymek isterdim. Annem de beni kıramaz bazen topuklu ayakkabılarını evde giymem için verirdi. Neredeyse hergün istediğim için alışmışım artık. Teşekkürler anneciğim.
Hava kararınca bu sokaklar gözüme bayağı korkunç gözüktü. Otobüs durağı sokağın sonunda, dayan Amber. O kadar kötü olaya karışmış bir insan olarak karanlıktan korkmam normal mi? Bence değil.Birden arkadan ıslık sesleri gelmeye başladı. 3 tane serseri peşime takılmıştı. Bir bu eksikti! Görmezden gelerek hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım. Onlar da hızlandılar. İçlerinden biri "Hey bebeğim, nereye gidiyorsun?!" diye seslendi. Duymazdan geldim. Bir anda ne olduğunu anlamadan iki tanesi beni kollarından tuttu! "İmdat!" diye bağırmaya başladım. Bu saatte kimse mi sokakta olmaz? Biri ağzımı kapattı, diğeri kollarından tuttu, diğeri ise üstümü çıkartmaya çalıştı. Üstümü çıkartmaya çalışana tekme attım. Ağzımı kapatanın da elini ısırdım. Kollarımı tutanın da münasip bir yerine tekmeyi geçirdim. Zavallı adam yerde kıvranırken üstümü çıkarmaya çalışan beni yere yatırdı! Diğeri de kollarımı tuttu! Tam hiçbir şey yapamayacak bir duruma geldiğimde beni yere yatıran adam kafasına sopayı yedi! Ona vuran Ethan'dı! Adam kafası kanlar içindeyken birden arkasını döndü ve Ethan'a yumruk attı. Ben bağırırken de şu kollarımı tutan gerizekalı ağzımı kapattı. Hiç mi ders almadın? Az önce elini ısırmıştım hani? Gene yapamaz mıyım? Elini tekrar ısırdım ve o anda yaptığım hamleyle adamı yere yapıştırdım! Benden iyi karateci olur ha... Neyse konumuz bu değil. Sonra ben farketmeden "münasip bir yerine vurduğum o zavallı adam" geldi ve iki kişi Ethan'ı dövmeye başladılar! O Sırada resmen içim parçalandı. Tam yardım edecekken diğer "gerizekalı" adam beni tuttu ve hiçbir şey yapamadım. Ders almış herhalde, bu sefer ağzımı kapatmadı. Sonra uzaktan polis sirenleri duyuldu. Beni tutan adam "Aynasızlar geliyor! Kaçalım!" diye bağırdı ve beni de Ethan'ı da bırakıp kaçtılar. Anca mı duydun çığlıklarımı polis? Hemen Ethan'ın yanına koştum. Burnu kanıyordu ve gözü morarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Paranormal...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...