Araba yolculuğu sessizlik içinde geçmişti. Tek kelime bile etmedik. Tek kelime bile.
Otelin otoparkına arabayı parkettikten sonra resepsiyona gittik. "Bir oda lütfen. Çift kişilik." Her ne kadar tuhaf hissetsem de itiraz etmedim. Gözüm resepsiyon masasında duran zile takıldı. Küçükken hep bunlara basmak istemişimdir. Ethan resepsiyonla konuşurken dayanamayıp zile bastım. İçeriden bir görevli geldi. "Ne oldu Malcolm? Beni neden çağırdın?" Görevli yani Malcolm "Ben çağırmadım. Hanımefendi bastı da." dedi. Mahçup olmuştum. Ama hayalim gerçek olmuştu. Bu dünya için küçük, Amber için büyük bir adımdır! Yanıma baktığım zaman Ethan sırıtıyordu. Bir insan hem nasıl bu kadar tatlı hem de bu kadar gıcık olabilir? Olsun, ben ona dersini vereceğim.Odaya çıktık. O ne o? Çift kişilik yatak mı?
Ethan tam yatağa uzanıyordu ki...-Ethan?!
-Efendim, sevgilim?
-Koltuğa.
-Ne?!
-Koltukta yatacaksın?
-Ama...
-Aması maması yok! Koltuğa. Şimdi.
-Yatak da yatmak benim de hakkım.
-İyi o zaman sana iyi geceler!Dedim sinirli bir şekilde ve yataktan yastığı alıp koltuğa uzandım. "Ya ne güzel sarılıp uyurduk ya!" diye homurdandı ve kafasını yastığa gömdü.
ERTESI GÜN ☯
Sabah uyandığımda yataktaydım? Ne? Nasıl? Yanıma baktığımda Ethan yanımda değildi. Nerede bu çocuk? Kafamı çevirdiğimde koltukta yatan Ethan'ı gördüm. Salyası akmıştı. Öyk! Ama çok tatlı uyuyor ya. Saat kaç? İntikam saati.
Birkaç tane makyaj malzemem vardı. İlk önce suratına makyaj yaptım daha doğrusu boyadım. Sonra fotoğrafını çektim. Eğer daha fazla ukalalık yaparsa fotoğrafı internette paylaşacaktım. Çünkü ben kötü bir kızım.
Koltuğun kenarına çıktım. Hurraaa! Diyebileceğim tek şey Ethan altımda pestil oldu.-Ah!
-Günaydın uykucu!
-Sana da günaydın...
-Hadi kalk!
-Ya! Bir dur Amber! Zaten sırtım tutulmuştu. Bir de sen ezdin. Uf!
-Ya! Öyle mi beyefendi.
-Uf! Hep kapris hep kapris!
-Diyorsun?!
-Bu ne ya?! 20 yıllık evli çiftler gibi kavga ediyoruz.
-Aynen. Hadi kalk da kahvaltıyı kaçırmayalım.
-Tamam, yüzümü yıkayıp giyinirim, çıkarız.
-Ta-ta-tamam.Gülmemek için kendimi zor tuttum. Ve 3...2...1 "Amber! Sen öldün!" Oda kartını aldım ve dışarı çıktım. Koş Amber koş!
Sana dersini vereceğimi söylemiştim Bay Ukala. Mu-ha-ha ve ha!Kahvaltıya indim. Açık büfe! Rüyalarımı süsleyen kahvaltı. Tabağımı görmemişler gibi doldurdum. Jambonlar, peynirler, sosisler, zeytinler! 45 kiloluk kız nasıl bu kadar çok şey yiyor? Hayret!
Kıtlıktan çıkmışcasına tıkınırken karşıma benim yediğimin yarısı kadar doldurduğu tabağını koydu. "Benden kurtulamazsın." dedi. O an ağzımdaki lokmayı yutamadım. Boğazıma takıldı. Öksürmeye başladım. Ethan telâşlandı ve sırtıma vurdu. Bir süre sonra öksürüğüm geçti. Ethan baya telâşlanmıştı. "İyi misin? Ben...şey...özür dilerim." dedi. Cidden üzgündü.
Kahvaltı boyunca tek kelime etmedik. Neden bu kadar soğuktuk? Şakama alındı galiba. Ama ben Amber Crosswill'sem kendimi affettiririm. Ve sanırım ne yapacağımı buldum.
Odaya çıktık ve Ethan duşa girdi. Ben de aklıma gelen fikri uygulamaya başladım. Suratıma Ethan'a yaptığım gibi "badana" yaptım. Fotoğrafımı da çektim. Belki ihtiyaç olur. Koltuğa uzandım ve örtüyü üstüme çektim. Ethan duştan çıktı. "Amber? Neredesin?" Örtüyü üstümden attım ve "Burdayım!" diye sevinçle bağırdım. Şaşırmıştı ama mutlu gözüküyordu. Sabahki Ethan'dan eser yoktu. "Şey, ben sabahki olaydan dolayı özür dilerim. Şaka yapmak istemiştim..." dedim mahçupça. "Ve bugün koltukta ben yatacağım." diye de ekledim. "Affederim ama bir şartım var." dedi sırıtarak. Kim bilir ne çıkacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Fantastique...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...