ERTESI GÜN ☯
Sıkıcı ve benim için yorucu bir geceden sonra erkenden uyandım ve gece hazırladığım süsleri astım. Ethan'a aynı bana hazırladığı gibi bir kahvaltı hazırladım. Yumurtadan gözleri ve pastırmadan ağzı olan bir tabak ve yanında portakal suyu. Yanına da doğranmış salatalık ve domates. Ben bu işi biliyorum.
Uzun süredir sakarlık yapmıyorum diye düşünürken yanlışlıkla bir kâseyi kırdım ve elimi kestim. "Şom ağızlısın Amber." Sus Grace! Zaten elim acıyor.
Karşımda elinde sopayla dikilen bir Ethan vardı.-O sopa ne iş?
-Hırsız sandım da. Ne oldu burada?
-Bir kase kırmış olabilirim.
-Sana bir şey oldu mu?(Güne kötü başlamamalı! Elimi kestiğimi duyarsa üzülür.)
-Yooo... Ben tuvalete gidip geliyorum.
Tuvalete doğru gittim.
-Amber?
-Efendim?
-Yerde neden kan var?
-Aaa? Nereden gelmiş bu kan?Derken salak gibi kanayan elimle kafamı kaşıdım.
-Amber, elin kanıyor!
-Yok ya o ketçap.("Zekice" Biliyorum Grace. "Dalga geçiyordum.")
-Amber? Salak değilim. Elini kestin di mi?
-Offf evet!
-Niye saklıyorsun ki?
-Doğum Gününe güzel bir başlangıç yapman iç- yani şey... Eeeemm...("Sürprizi de mahvettin Amber!")
-Doğum günümü nereden biliyorsun?
-Ben bir ajanım.
-Çok komik.
-Tamam, sehpadaki kağıtları biraz karıştırmış olabilirim.
-Anlaşıldı. Ben sana en iyisi yara bandı getiriyim.
Yara bandını elime yapıştırdı ve küçük bir öpücük kondurdu. Hazırladığım kahvaltıya baktı. Az önce farketmemişti.-Bu kahvaltı benim için mi?
-Evet? Doğum günü kahvaltısı!
-Teşekkür ederim. Hiç gerek yoktu.
-Daha sürprizler bitmedi.
-Ciddi misin?
-Evet ama ilk önce kahvaltını bitir.Kahvaltımızı yaptıktan sonra koltuğun altından hediyesini çıkardım ve ona uzattım.
-Bu nedir?
-Aç da gör şapsal.
Paketi açar açmaz formaya bakmaya başladı.
-Amber?
-Hı?
-Bu karşı takımın forması...
-Ciddi misin?
-Şaka yaptım! Teşekkür ederim!
-Ödümü patlattın!Tişörtünü çıkardı. Ne yapacağımı bilemedim ve gözlerimi ellerimle kapattım. Ethan'ın sırıttığını hissedebiliyordum. "Tamam. Gözlerini açabilirsin." Gözlerimi açtım. Formayı giymişti ve ona çok yakışmıştı.
-Ballinger 13 numara! Uğurlu sayımın 13 olduğunu nereden bildin?
(İnanamıyorum! Uğurlu sayımız aynı mı? Bu çocuğu tanıdıkça daha çok seviyorum.)
-Benim de uğurlu sayım 13.
-Daha kim bilir ne kadar çok ortak noktamız çıkacak.
-Kim bilir?
Tam üzerinden çıkaracaktı ki çıkarmamasını söyledim.
-Neden?
-Sürpriz. Güven bana. Seveceksin.
-Peki.
-Peki.Daha sonra yaptığım resmi eline aldı. "Çok tatlı olmuş. Bayıldım. Teşekkür ederim." ve bana sarıldı. "Bu arada süsler çok güzel olmuş."
Ethan 5 yaşındaki çocuk edasıyla "Sürpriz ne?" diye sorup durdu. Böylece yaklaşık 2 saat geçmişti. Yola çıkmanın vakti geldi diye düşündüm ve Ethan'a haber verdim. Yolu ben tarif edecektim, o da arabayı kullanacaktı. Ehliyet ne güzel şey. Ben kurallara pek uymayan biri olarak ehliyetsiz araba kullanmaya çekiniyorum. Garip.
Arabaya bindik. Ethan radyoyu açtı."What doesn't kill you makes you stronger!"
"Öldürmeyen şey seni güçlendirir!""Stand a little taller!"
"Daha dik dur!""Doesn't mean I'm lonely when I'm alone!"
"Tek başına olmam yalnız olduğum anlamına gelmez!""What doesn't kill you makes you a fighter!"
"Öldürmeyen şey seni mücadeleci yapar!""Footsteps even higher!"
"Adımları daha hafif!""Doesn't mean I'm over cause you're gone!"
"Gitmiş olman benim bitmiş olduğum anlamına gelmez!""What doesn't kill you makes you stronger, stronger!"
"Öldürmeyen şey seni güçlendirir, güçlendirir!"
"Just me, myself and I!"
"Sadece ben ve kendim!"Bu şarkıyı sevdim. Bütün yol boyunca radyo dinledik. Ben arada yolu tarif ettim. Ethan da "Yoksa beyzbol sahasına mı gidiyoruz?" diye her sorduğunda "Hayır." dedim. Bütün yol boyunca suratı asık şekilde arabayı sürdü. Beyzbol sahasına ulaştığımızda "Ben demiştim, banane!" diye zıplamaya başladı. Bu haliyle 8 yaşındaki bir çocuk gibi gözüküyordu. Tatlı ve gıcık! "Tamam, bildin Bay Ukala. Hadi maç başlayacak."
Mısır ve kola aldık ve yerimize geçtik. Maç başladı. Doğruyu söylemem gerekirse beyzbol bana göre değil ama Ethan çok mutlu gözüküyordu. Bu bana yeter.
Nihayet mola verilmişti. Stadyumda dev bir ekran var. "Öpücük Kamerası" diye bir şey var. Ekranda çıkan iki kişi öpüşüyor. Tam Ethan ile bunun ne kadar açma olduğunu tartışırken dev ekranda olduğumuzu farkettim. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Etraftaki herkes "Öp!" diye bağırıyordu. Böyle şeyleri hiç sevmem. Sonra ne olduğunu anlamadan Ethan beni öptü! Hani saçmaydı Ethan? Neyse bugün senin doğum günün. "Sanki istemiyordun." Sus Grace!
Maç bitiminde (Maçı bizim takım kazandı!) her ne kadar Ethan dolaşmak istese de ben eve gitmek için ısrar ettim. Onun doğum günü olmasına rağmen ben kazanmıştım.Eve gittiğimizde saat 15:26'ydı. Ne olur olmaz pizzacıyı aradım. O sırada Ethan tuvalete gitmişti. "Pizzanız 5 dakikaya geliyor."
5 dakika sonra kapı çaldı ve kapıyı tuvaletten koşup Ethan açtı. Ama bu pizzacı değildi. "Judy?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Paranormal...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...