Şans eseri bulduğum taksiye bindim. Deponun adresini verdim. On dakika içinde depodaydım. Babama bunun hesabını soracaktım. Depoya ulaştığım zaman içerinin bomboş olduğunu farkettim. İçeride koli taşıyan bir adam vardı. Bu kolilerin nereye gideceğini sordum. Bana sağdaki kamyonun Bay Crosswill'in villasına gideceğini, soldaki kamyonun ise hurdacıya gideceğini söyledi. Adamın yanından uzaklaştım. Arkasını döndüğü anda sağdaki kamyona atladım. Kasa bu kamyondaydı. Demek ki doğru kamyondayım. Kasanın şifresini girdim. Paralar hala içindeydi. Cebimin alacağı kadarını aldım. Geri kalanını yandaki banyo kapısından içeri attım. Daha sonra alacağım. Muhahaha! Kasanın içine girdim. Ethan'ın arama ihtimaline karşı telefonu uçak moduna aldım. Adamın "Hadi gidiyoruz!" dediğini duyduğum anda kasanın kapağını aralık kalacak şekilde kapattım. Telefonuma indirdiğim oyunları oynamaya başladım. Saate baktığımda 04:37'ydi. Yol yaklaşık iki saat sürmüştü. Ben de yolun yarısında uyuyakalmıştım. Adamın "Adres burası!" diye bağırmasıyla uyandım. Ayak seslerini duyduğum anda kasanın kapağını tamamen kapattım. Umarım David kasayı açmaya yeltenirdi. Yoksa nefessizlikten ölebilirim.
Birden kasanın kaldırıldığını hissettim. Adamın "Bu kasa bu kadar ağır mıydı?!" diye bağırdığını duyabiliyordum. Kırk beş kiloyum. Güçlü değilsen benim sorunum değil. Bir süre sonra David ve Lizzie'nin sesine benzer sesler duydum. Tahminimce David "Bekleyin, size kasadan para vereceğim." demişti. İşte şimdi yandım. Kasanın şifresinin girildiğini hissediyordum ve bam! Kasa açıldı ve David apışıp kaldı. Tabi adamlar kasanın arkasında durduğu için beni göremiyorlardı. Cebimden yüz dollar çıkardım ve David'e uzattım. Adamlar teşekkür edip gittiler. David beni elimden tutup çekti. "Burada ne işin var?!" diye bağırdı. Bu arada Lizzie araya girdi. "Bu kız kim David?" David de kekeleyerek cevap verdi. "B-bu benim kı-kızım..." Ve sonra Lizzie David'i yalancılıkla suçladı. Bla bla bla! Ceketini alıp evi -yani acayip güzel dizayn edilmiş villayı- terk etti. Çünkü David ona benim öldüğümü söylemişti. Aslında yalan da söylememişti. Sadece durumumuz biraz karışıktı.
-Yaptığını beğendin mi Amber?!
-Ben mi yaptım? Ayrıca sen kendi yaptığından utan!
-Ne?! Ne diyorsun sen?!
-Bilmemezlikten gelme! Ethan'ı tehdit etmek de ne demek oluyor?!
-Neden bahsediyorsun sen?! Ethan da kim?
-Bana aptalı oynama! Her şeyi duydum. Benden ayrılması için ona rüşvet teklif ettin!
-Neyden bahsettiğini bilmiyorum ama bu yaşta sevgili de ne demek oluyor? Daha on yedi yaşındasın?!
-Bana karışamazsın?! Sen benim hiçbir şeyimsin!
-Haklısın. Ben kimim ki? Senin gözünde bir babadan çok anneni öldüren katilim. Ama inan bana her şeyi seninle olabilmek için yaptım. Olayların gerçek yüzünü bilsen bana böyle davranmazsın.
-Ta- Bir dakika? Olayların gerçek yüzü?
-Anlatmamı istersen anlatırım ama bana inanmayacaksın.
-Dökül.
-Peki o gün anneni sadece tehdit edecektim. Seninle görüşmeme izin versin diye. Silahı da o yüzden yanıma almıştım. Sonra annen fazla tepki gösterdi. Silahı elimden almaya çalışırken yanlışlıkla tetiğe bastı ve... devamını biliyorsun.
-Kurşun kalbine geldi ve ben de silah tam elindeyken ben içeri girdim.
-Aynen öyle oldu.
-Sana inanmam için bana tek bir neden göster?!
-Seni se-seviyorum.
-Peki beni neden hep dövdüğünü açıkla?
-Olayın şokunu atlatamadığım için kendimi alkole vurdum. Farkettiysen alkol aldığım zamanlar seni dövüyordum ama sonrasında çok pişman oluyordum...Ve inanamasam da David ağlıyordu! Bu olaylar gerçek olabilir miydi? Her şey bir yanlış anlaşılma olabilir miydi. Son bir cümle daha söyledi "Eğer seni sevmeseydim yattığım on yıl hapis boyunca büyük bir umutla seni göreceğim günü beklemezdim." Yan odaya girdi ve bir kadehe viski doldurdu. Tek dikişte hepsini bitirdi. "Sen de ister misin?" diye sorduğunda iki gün önce olanlar aklıma geldi ve nazikçe "Hayır..." dedim. Babam cidden üzülmüştü. Alkolün etkisiyle birkaç cümle daha söyledi "Annenin öldüğü gün ben ona hala aşıktım. Hayatımın tek aşkıydı. Ne zaman bir araya gelmeyi dile getirsem hep kavga çıkarttı. Ama keşke seninle görüşmeme izin verseydi." dedi ve şişeyi kafasına dikti. Hareketleri biraz garipleştiğinde onu arkamızdaki koltuğa yatırdım. "Vay be! Benimle ilgileniyorsun!" dedi. Sadece "İyi geceler." dedim ve villadan dışarı çıktım. Bina dışarıdan da oldukça görkemliydi. Yanılmıyorsam üç katlıydı. O ne o? Yüzme havuzu mu? Bu paralar nereden geliyor baba? Evet, baba dedim. Ama yine de ona tam olarak güvenemiyorum. Peki, Ethan'ı tehdit eden babam değilse, kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Paranormal...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...