Makyajım tam anlamıyla şahaneydi! Bu kadar iyi olacağını beklemiyordum. Teşekkürler Judy! Dudağımda pembe ruj, göz makyajımda da gümüş far vardı ve rimel, allık gibi başka detaylar. "Şeker Kız" olmak sandığım kadar kötü değilmiş. Ethan beni böyle görünce çok şaşıracak.
Saçımdaki örgüyü çözünce dalgalı oldu. Oldukça doğal duruyordu. Geriye bir tek ayakkabılarımı giymek kalmıştı.
Ayakkabılarımı giyerken Judy'nin Söylediklerine şaşırdım. "Sizin için bir yat kiraladım. Yemeği yatta yiyeceksiniz." Sadece bir ay dönümü için bu kadar zahmet? Kim bilir yıldönümümüz olsa ne yapacaktı? Bunu söylemek bana acı verse de "Judy, senin hakkını ödeyemem." Ve yine sarıldık. Bugünlük bu kadar sarılma yeter.
Garaja gittik. Arabaya bindik ve yatın olduğu plaja doğru ilerledik. Yarım saatlik yoldan sonra yata ulaşmıştık. Judy Ethan'ı otelden alacağını söyledi ve gitti. Yatta tek başımaydım. Sessizliğimi karnımın gurultusu bozdu. Bilardo masasının arkasındaki minibarı açtım. Sadece şarap ve votka vardı. Bir bardak içsem ne olurdu ki? En azından yemeğe kadar midemi tutsun. Ağır olmasın diye votkayı dolaba koydum. Bulduğum bir kadehe şarabı doldurdum. O bir bardak çıktı iki bardağa, üç bardağa... Ve gerisini hatırlamıyorum.
ERTESI GÜN ☯
Sabah uyandığımda Judy'nin evindeydim. Bir dakika? Dün gece ne oldu? Ethan uyandığımı görünce gülümsedi. Başım çatlıyordu. Elimle şakaklarımı ovdum. "Nihayet uyanabildin Uykucu." dedi Ethan. Saatin kaç olduğunu sordum. "12:46" dedi. Ben o kadar uyudum mu? Vay be. Ama dün gece ne oldu?! Biri bunu bana açıklasın! İçeriden Judy "Patlamış mısır hazır!" diye seslendi. Yataktan kalktım ama bacaklarım tutmuyordu. Bay Ukala beni kucağına aldı. Centilmen çocuk.
Ethan ile beraber salona gittik. "Ooo uyandınız mı küçük hanım?" dedi Judy. Yok Judy. Ben uyur gezerim. Gözlerim açık uyuyorum. Aslında ben bir uzaylıyım. Tamam, bu konu çeşitli yerlere sapabilir.Dil çıkardım. "Eee ne izliyoruz?" diye sordum. Judy kıkırdadı. "Seni." Beni mi? "Seni derken?" diye sordum. Ne oluyor ya? "Ben, yata kamera koymuştum. Yani ilk ay dönümü videonuz olsun diye... İşte kamera dün olan her şeyi kaydetti." dedi ve kıkırdamaya devam etti. "Dün gece ne oldu ki?" diye sordum. Bu kıkırdamanın altından iyi bir şey çıkacağını sanmıyorum. "Görürsün."
CD'yi oynatıcıya taktı. Video bizim içeri girdiğimiz andan itibaren başlamıştı. Bir süre oturmuştum ve karnım guruldamıştı. Evet, karnımın gurultusunu kameralar bile duyabiliyor. Sonra minibara doğru ilerledim ve şarapla votkayı çıkardım. Votkayla bakıştıktan sonra şarabı alıp kadehe doldurdum. Zaten bu kadarını hatırlıyorum. Ama sonrası... İlk kadehte sarhoş olmuşum, hareketlerimden anlaşılıyordu. Ve bütün şarabı içmişim! Şarap bitince votkayı almışım ve şişeyi kafaya dikmişim! Bir süre sonra bir yere gidiyorum. Muhtemelen tuvalete, anlarsınız ya. Gelince votkayı kafama dikmeye devam ettim. "Don't worry. Don't cry. Drink vodka and fly!" (Çevirisi: Endişelenme. Ağlama. Votka iç ve uç!) Bu sözü daha önce bir duvar yazısı olarak görmüştüm. Aklımda kalmış demek ki. Daha sonra şişeyi yere atıyorum ve parçaları her yere saçılıyor. Yaklaşık beş dakika sonra da Ethan ve Judy geliyorlar ve beni görüyorlar. Ethan "Amber?!" diyor. Benim cevabım ise "Hadi bebeğim sen de gel! Dans edelim! Uçalım! Vuhuuu!" Bunları izlerken ben koltukta ezilip büzülmüştüm. Ethan ve Judy kahkaha atıyorlardı. Hahaha çok komik.
Videonun devamında baya saçmalamıştım. "Benzincide çalışan maymun" hakkında falan dedikodu yapmıştım. En sonunda "Ve maymun var ya karısını bir fok balığıyla aldatıyor." deyip bayılmıştım. Video bitmişti. Ethan ve Judy gülmekten kıvranırken ben koltukla bütünleşmiştim. "Aslında bu videoyu komedi malzemesi olarak satabiliriz." dedi Bayan Çokbilmiş. "Satarsan olacaklardan sorumlu değilim." dedim. Şaka gibi söylemiştim ama oldukça ciddiydim. Ethan hala kahkaha atıyordu. "Hahaha çok komik!" dedim kızgın bir sesle ve balkona çıktım. "Atara atar gidere gider!" Ethan da balkona geldi. Arkasında bir şey saklıyordu. Sonra arkasındaki küçük paketi bana doğru uzattı. "Küçük bir şey ama benim için manevi değeri çok büyük..." dedi. Açtığımda içinden bir yüzük çıktı. Sözcükler ağzından teker teker döküldü. "Bu yüzük, büyükannemindi. Ölmeden önce bana vermişti. Tek torunu bendim. Bana ileride çok değer verdiğim bir kıza vermemi söylemişti. Bu bağlılık yüzüğü gibi bir şey. Şu ana kadarki hiçbir kız arkadaşıma vermedim. Ve artık senin." Gözümün içine bakıyordu. "Takabilir miyim?" dedi fısıltıyla. "Evet" anlamında başımı salladım. Elimi uzattım ve yüzüğü parmağıma taktı. Demek ki bana bu kadar bağlıydı. Bu yüzük bunun en büyük kanıtı. "Ve... İkinci ayımızın birinci günü kutlu olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Paranormalne...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...