Bölüm 1

43.9K 1.3K 228
                                    

Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Törenden sonra eminim ki herkes o sıkıcı hayatlarına normal bir şekilde devam edecekler.

Bu kötü dünyada iyi olmak neye yarar? Ben kötü değildim... ama beni hayat zorladı.

Her şey ben 3. sınıftayken başladı. 7 Nisan 1998. O günü hiç unutamam. Okulda resim dersinde çok güzel bir resim çizmiştim. Kelebek ve gökkuşağı gibi gereksiz şeyler. Anneme göstermek için sabırsızlanıyordum. Okuldan eve geldiğimde evin kapısı kırılmıştı. Tam içeri girerken silah sesleri duymuştum. Sesin geldiği yere koştuğumda annem yerde kanlar içinde yatıyordu. Yanında ise elinde silahla babam bekliyordu. Annem ve babam ben 2 yaşındayken ayrılmışlardı ve o zamandan beri onu birkaç kere görmüştüm. Başta onun babam olduğunu anlamamıştım. ''Kızım!'' diye sarılmıştı bana. Benimse dilim tutulmuştu. Hayatımın ilk travmasıydı.

Dışarıdan polis sireni sesleri geliyordu. Yaşlı komşumuz Bayan Malcomn silah seslerini duymuştu. Babam beni kucağına alıp arabasına bindirip ıssız depo gibi bir yere götürmüştü. Eski püskü bir koltuk, küçük siyah beyaz bir televizyon ve bir minibar vardı. ''Artık burada kalacağız'' dedi. Şoktan dolayı ilk bir gün konuşamamış sonraki günler de kekelemeye başlamıştım.

Babam bütün şehirde aranıyordu. Onu birkaç kere ihbar etmeye çalıştım ama o beni her seferinde yakaladı ve dövdü. Bu da benim için bir travma oldu. Ama bir gece depodan çıktım ve en yakın polis karakoluna gittim. Babamı ihbar ettim ve onu götürdüler. Artık annem de babam da yoktu.

Geriye hiçbir akrabam kalmadığı için kasvetli bir yetimhaneye gönderildim. Orada da işkenceler çektim. Bizi dövüyor,aç bırakıyor ve kirli sularla yıkanmaya zorluyorlardı. Bir gün dayanamayıp kaçtım. Artık sadece ben ve zorlu dünya vardı. Daha 10 yaşında olmama rağmen hayat bana çok şey öğretmişti: HAYAT ZALİM VE ASLA AFFETMEZ!

Günlerce dilendim,aç kaldım,sokaklarda yattım ve işte o an hayat beni kötülüğe zorladı.

Artık hırsızlık yapıyordum. Girdiğim her dükkandan yiyecek içecek çalıyordum. Birkaç kez yakalanıp ıslah evine gönderildim. Orası yetimhaneden de beterdi. En azından her seferinde 1 ay içinde serbest bırakmışlardı.

14 yaşında bir sokak çetesine katıldım. Dışlanan çocuklardan oluşmuş bir çete. Dükkanları soyuyorduk ama şeker falan değil para çalıyorduk. Hatta silahlarımız bile vardı. Liderimiz 15 yaşındaki Luke Blanker'dı. Ondan çok hoşlanmıştım. O da benden hoşlanıyordu. Ben, o soluk, cılız kızdan hoşlanıyordu. Bir an tekrar iyi olabileceğimi düşünmüştüm, taa ki onu sokak çatışmasında kaybedene kadar... Annem travmasından sonra geçirdiğim en büyük travmaydı. Onu vurulurken görmek kalbimden bir parça koparmıştı. İşte o an ASLA İYİ OLMAYACAĞIM diye yemin ettim.

Luke olmadan çetenin anlamı yoktu. Çeteden ayrıldım.

Bir gün bir müzik mağazasına girdim. Hep sokak müzisyenlerinden etkilenmiştim. 3. sınıfta keman çalıyordum. Mağazada gördüğüm en güzel kemanı elime aldım ve çalmaya başladım. Hala çalabiliyordum. Tesadüfen orada bulunan bir yapımcı çok güzel çaldığımı söyledi ve bana bir kart uzattı: GREEN PLAK ŞİRKETİ, Chris Green, 457 33 96

Bulunduğum zor durum karşısında elbette teklifini kabul ettim. Ona yetim olduğumu söyledim ama detaylara girmedim. Birkaç hafta içinde Chris Green beni evlat edindi. Beni özel bir liseye yazdırdı. Ayrıca da konservatuvar okuyordum. Her şey güzel gidiyordu.

Aylar sonra sahnelere çıkmaya başladım ve çok beğenildim. Adım birçok yerde tanınıyordu artık. Ama öyle bir an geldi ki artık sokaklarda yürüyemez oldum. İnsanlar sürekli ne kadar yetenekli olduğumdan bahsedip durdu. Bu kadar övülmek beni sıkmıştı. Bu duruma uyum sağlayamamıştım. Sokakların asi kızıydım, sahnelerin prensesi değil. Ben de izimi kaybettirmeye karar verdim.

Aslında hayatım fena değildi sadece bana uymuyordu. Belki 3. sınıftaki bana uyabilirdi ama 17 yaşımdaki bana asla! Babamla eskiden yaşadığım o depoya geldim. Her şey gene başa dönmüştü,gene parasız ve mutsuzdum. Gerçi asla mutlu olamadım. Şöhret,para,lüks yaşam bana mutluluk getirmedi. Çünkü yapmacık ve sahteydi. Hiç kimse benim nasıl biri olduğumu takmadı...

Nasıl öldüğüme gelince, keşke çöpten bulduğum o sushiyi yemeseydim. Gazeteciler cesedimi buldu ve ölüm haberlerim tüm şehre yayıldı. Cenaze törenime gelenler de hayranlarım ve gazetecilerdi. Sahte ve yapmacık insanlar...

Şu anda ölü olduğuma bakmayın, çok önemli bir detayı atlıyorsunuz: KÖTÜ KIZLAR ASLA ÖLMEZ.

Ben Amber Crosswill ve ben kötü bir kızım.

Kötü Kızlar ÖlmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin