ERTESI GÜN ☯
Sonunda taburcu olmuştum. Neler olduğunu çok merak ediyordum.
Eve ulaştığımızda evin babamın villasının aynısı olduğunu farkettim! Bakalım başka neler olacak.
Beni direkt odama çıkarttılar. Pembe ağırlıklı bir odaydı ve etrafta bir sürü peluş oyuncak vardı. Normalde evi gezmek istiyordum ama Bay Green izin vermedi.
Şirkette işlerinin çıktığını söyledi ve Lizzie'yle birlikte gittiler. Evde sadece Nicolette ve Bayan Culkin kalmıştı.
Yatağımda uzanırken Nicolette yanıma geldi. Nasıl olduğumu sordu. Nicolette aynı Nicolette'ydi ama yapmacık konuşmuyordu.
-Nicolette?
-Adımı hatırlıyor musun?
-Evet ama sadece adını.
-Pekala ne bilmek istersen bana sorabilirsin.
-Tamam, sana isimler sayacağım ve sen de kimler olduklarını söyleyeceksin.
-Peki.
-Sen kimsin?
-Ahaha. Güzel soru. Ben senin ablanım. Aramızda bir yaş var.
-Nasıl bir ilişkimiz vardı?
-Gayet iyi anlaşırdık? Neden sordun?
-Hiiiiiç, öylesine... Peki erkek arkadaşın var mı?
-Evet?
-Adı ne?
(Lütfen Ethan olmasın!)
-Alex?
(Ne! Ne demek Alex senin sevgilin?)
-Hmm... Peki Bay Green kim?
-Babamız!
(Babamız mı?)
-Lizzie kim?
-Annemiz. Daha doğrusu benim annem. Chris yani Bay Green benim üvey babam.
-Hmm... Peki Bay Green benim öz babam mı?
-Hayır, dördüncü sınıftayken evlatlık alındın.
-Neden evlatlığım?
-Anlatmamı istediğine emin misin?
-Evet.
-Çünkü baban anneni öldürdü...
-Hmm... Üzüldüm. Bayan Culkin kim peki?
-O mu? Bizim hizmetçimiz.
(Ne demek Bayan Culkin bizim hizmetçimiz?)
-Judy kim?
-Senin en yakın arkadaşın! Bu arada bugün seni ziyarete gelecek.
-Tamam. Peki Ethan kim?
-Ethan mı? O da kim?
-Öyle biri yok mu?
-Tanımıyorum.
-Hmm... Karıştırdım herhalde.Moralim bozulmuştu. Ethan hayatımda değil miydi? Acaba tanışacak mıydık? Acaba o büyüsüne kapıldığım o mavi gözleri tekrar görebilecek miydim? Acaba Ethan gerçek miydi? Yoksa sadece bir hayal ürünü müydü?
Diğer kişilerin kim olduklarını duyduğum zaman oldukça şaşırmıştım. Neden onları başka türlü hatırlıyordum ki? Hem de alakasız şekilde. Bilinçaltımın oyunu muydu? Ama nasıl olabilirdi ki? Oldukça gerçekçiydi. Hissettim. Kimi zaman canım yandı, kimi zaman midemde kelebekler uçuşmaya başladı. Tıp tarihinde böyle bir şey var mıydı acaba?
Ben düşüncelerimde kaybolmuşken Nicolette dikkatimi dağıttı:
-Başka sormak istediğin bir şey var mı?
-Ah, evet.
-Sor bakalım.
-Bana ne oldu?
-Şey, birlikte gittiğimiz kayak gezisinde fazla yukarıdan kaydın ve dengeni sağlayamayarak yere çakıldın.
-Her halükarda sakarmışım!
-Ne dedin?
-Ha, hiç. Devam et sen.
-İşte sonra üç ay komada kaldın. Ama nihayet dün yani 13 Nisan'da gözlerini açtın!
(Boşuna uğurlu sayım 13 değil!)
-Başka bir sorum daha var.
-Sor.
-Ben kimim?
-Biyografik bir şekilde anlatmamı ister misin?
-Olur.
-Sen Amber Green'sin. Asıl adın Amber Crosswill ama evlatlık alındıktan sonra değişti. 12 Mayıs 1991 doğumlusun. Boğa burcusun. Üniversite mezunusun. Psikoloji okudun. Asıl annenin ismi Grace ve babanın ismi de David. En sevdiğin renk pembe ve en sevmediğin renk de mavi. Uğurlu sayın 4 ve uğursuz sayın 13, ayrıca vejeteryansın. Havuca ve çikolataya alerjin var. Ah, neredeyse unutuyordum, harika keman çalıyorsun.Ailem, vatandaşlık bilgilerim ve keman çalmam doğruydu ama geri kalan her şey benim zıttımdı. Öncelikle benim pembeye karşı olan nefretim tarif edilemezdi ve en sevdiğim renk maviydi. Uğurlu sayım kesinlikle 13! Psikolojisi bozuk olan biri olarak psikoloji bölümü mezunu olmam oldukça garip. Paradoks? Bunu tartışmaya bile gerek yok. Benim gibi üç tane Cheddar Peynirli burgeri mideye indirebilen birinin vejeteryan olması kadar saçma bir şey olamazdı. Ben çikolata delisiyim! Nasıl çikolataya alerjim olabilir ki? Ama havuç hakkında hiçbir fikrim yok.
Anlattığı ben değildim kesinlikle! Bir başkasıydı. Değil mi Joe? Joe? İnanamıyorum! Joe'dan kurtuldum! Şu anda aldığım en iyi haber buydu! Umarım Ethan hakkında da iyi bir haber alırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Kızlar Ölmez
Paranormal...Şu anda kendi cenaze törenimdeyim. Varlık ile yokluk arasında ince bir çizgide. Törene katılan herkes benim iyi biri olduğumdan bahsedip durdu. Bu tamamen bir yalandı. Beni doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Bu dünya bir yalandan ibaret zaten. Tör...