Bölüm 41

4.4K 241 28
                                    

Telefonumu uçak modundan çıkardım. Kırk iki cevapsız arama! Hepsi de Ethan'dan. Tamam, insan merak eder de, kırk iki cevapsız arama nedir ya? Telefonun titremesiyle ürktüm. Eyvah! Arayan Ethan. Çocuk telefonu açmamı bekliyormuş. Anında aradı. Telefonu yavaşça açtım ve yavaş hareketlerle kulağıma götürdüm ve Ethan'ın bağırmasıyla kulağımı sağ kulağımı kaybettim. "Cenaze törenine bekliyoruz..." Ben de bu Joe nerelerdeydi diyordum.

-NERDESİN AMBER?!
-Ben iyiyim, sen nasılsın Ethan?
Dedim alaycı bir ses tonuyla.
-ESPRİ YAPMANIN SIRASI DEĞİL! NERDESİN?!
-Babamın evindeyim...
-BABANIN EVİ Mİ? ORADA NE İŞİN VAR?!
-Ses kaydını dinlemedin mi?
-Ve sen o kişiyi baban sandın?
Sesi yumuşamıştı.
-Evet?
-Hayır o kişi

DIT! DIT! DIT! DIT! Ve hat kesilir. Villa güzel müzel ama telefon zor çekiyor.

Saate baktığımda 05:33'tü. Belki güneşin doğuşunu izleyebilirdim. Daha 22 dakika vardı. Bir taksi çağırdım ve Judy'nin evinin adresini söyledim. 10 dakika sonra ulaşmıştım. Arka bahçede duran merdiveni aldım ve eve yasladım. Tırmanarak çatıya çıktım. Güneşin doğuşunu izleyeceksen hakkını vereceksin. Çatıya oturdum ve saatimi kontrol ettim. 05.54! Tam bir dakika sonra güneş doğacaktı. Ayaklarımı çatıdan aşağı sallandırdım.
Yanımda biri olduğunu hissettim. Kafamı çevirdiğim de Ethan'ı gördüm. Yanıma oturmuştu. O da benim gibi ayaklarını sallandırıyordu. Hiç konuşmadı. Güneşin doğuşunu birlikte seyrettik. Yaklaşık yarım saat daha hiçbir şey yapmadan oturduk ve manzaranın tadını çıkardık. Bazen insanın huzura ihtiyacı oluyor. Şehrin o yorucu hayatından sonra çıkıp temiz hava almak çok farkediyor.

Ethan bir süre sonra ayağa kalktı ve aşağı indi. Ben de tam inecektim ki... Burası bu kadar yüksek miydi?

-Ethan?
-Efendim?
-Şey, ben korkuyorum.
Her zamanki gibi sırıtmaya başladı.
-Merak etme ben burdayım.
-Cidden çok rahatlattın. Sağol. (!)
-Hadi ama in işte!
-Öf tamam.

Yavaş yavaş inmeye başladım. Bir an ayağım boşluğa geldi. Dengemi kaybedip düştüm. Düşerken gözlerimi sımsıkı kapattım. İşin tuhafı canım pek acımamıştı. Gözümü açtım. Ethan'ın kucağındaydım. "Sana merak etme demiştim."

Eve girdiğimizde beni koltuğa yatırdı. Merakıma yenik düşüp sordum.

-Ethan? O adam kimdi?
-Hangi adam?
-Bilmemezlikten gelme. Kimdi o?
-Bak, sen de ben de çok yorgunuz. Biraz uyuyalım. Sonra konuşuruz.
-Söz ver.
-Söz. İyi geceler.
-Sana da...

Olanları biraz düşündüm. Yaşadıklarımı, yaşadıklarımızı ve ileride yaşayacaklarımızı. Düşüncelerime ara verip uyumaya karar verdim. Tam kafamı koltuğa koyduğum anda alarm çaldı. Saat ne ara sekiz oldu? Judy büyük bir enerji patlamasıyla yatağımdan fırladı ve "Günaydın!" dedi. Biz de "Günaydın!" dedik. Tabi Judy'nin hiçbir şeyden haberi yoktu. Ona belli etmeyecektim. "Eee? Saat kaçta çıkalım Amber?" diye sordu Judy. Nereye ya? "Ha?" dedim en saf halimle. "Hani bugün ormanda koşuya çıkacaktık?" Koşu da nereden çıktı Judy? Şaşırdığımı anlamış olacak ki Judy ekledi "Hani dün Ethan telefonla konuşurken demiştim ya? Sen de kabul ettin?" Kabul mu etmişim? Ethan'a yavru köpek bakışları attım. Oysa bana "Başa gelen çekilir" bakışı attı. Evet, bakışlarımızla iletişim kurabiliyoruz. "Ve Ethan, sen de bizimle geliyorsun!" dedi Judy. Ethan sudan çıkmış balığa döndü ve bana baktı. Ben de aynı onun yaptığı şekilde "Başa gelen çekilir" bakışı attım. Sen bana yaparken iyiydi Bay Ukala.

Ethan ile takım olan eşofmanlarımızı giydik ve aşağı kata indik. Judy ormana kadar kaykayla gidebiliriz diye bir öneride bulundu. Ben de ona kaykayımın yanımda olmadığını söyledim. O da bana yedek kaykayını verebiliceğini söyledi. Ethan'ın kaykayı da arabanın bagajındaymış.

Kaykayları aldıktan sonra yola çıktık. Artık iyi kayabiliyordum. Profesyonel olmasam da idare ediyordu. Tabi en arkada ben kalıyordum. Bu da bir başarı: Sondan birincilik.

Yaklaşık yarım saat kaydıktan sonra ormana ulaşmıştık. Girişte baraka tarzı bir yer vardı. Kaykayları barakaya verdik. Judy "Tempolu" koşacağımızı söyledi ve en önden koşmaya başladı. Yaklaşık yarım saat koştuktan sonra ciğerlerimin yerinden çıkacağını hissettim ve mola vermek istedim. Ethan'ın durumu da benden pek farklı değildi. Judy bize su getireceğini söyledi ve uzaklaştı. İşte şimdi tam sırası Amber! Konuş.

-Ethan?
-Efendim?
-Sabah konuştuklarımızı hatırlıyor musun?
-Yooo?
-Ethan?!
-Tamam, sakin.
-Kimdi o adam?
-Ortalığı karıştırmayacaksan söylerim.
-Tamam! Söyle hadi.
-Söz ver! Bu işe karışmayacaksın!
-Söz veriyorum!
-Tamam, o adam...

Kötü Kızlar ÖlmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin