Bitirmeliydik...
Bu saçmalığı bir an önce bitirmeliydik...
Her şey bu gece...
Bitmeli...GERÇEKLER
"Senin gibi biri cani olamazdı zaten.."Saat 9 a geliyordu. Yatağımda değişik bir pozisyonla yatan Ada'ya baktım. Sürekli uykusunda mırıldanıp duruyordu. Kıkırdadım.
Demir de aynı şekilde gülümsedi ;
"Arkadaşın çok garipmiş, gerçi senin gibi biriyle de anca senin kadar tuhaf biri arkadaş olurdu." Dedi gözlerimin içine bakarken.Gülümsedim.
"İnan bana aramızdaki en normal insan o, onun yanında kendimi daha insan gibi hissediyorum, gülüyorum, seviyorum, deliriyorum. Duygularımı hep onun sayesinde keşfettim." Dedim Ada'ya bakarak."O zaman seni sinirlendirmiş ve şaşırtmış da olmalı değil mi?" Diye sordu.
Bu sorunun cevabını bilir gibi sormuştu bu soruyu.
"Hayır Demir Altay. Beni kimse şaşırtamaz, sinirlendiremez, heyecanlandıramaz."
Diye kendimden emin bir şekilde cevapladım. Bu cevabı beklemiyordu belki de.Aslında yalan söyledim, Beni şu son 3 gündür şaşırtan, sinirlendiren kişi kendisiydi. Ama bunu söyleyerek kendisini özel hissetmesini istemedim. Gerçi beni sinirlendirmek onun özel olduğu anlamına da gelmiyordu.
Oturduğu koltuktan yavaşça kalktı ve önüme doğru geldi, yüzüme yetişecek kadar eğildi, hatta...Baya bir eğildi ki hafif gerilemek zorunda kaldım.
"Ben bile mi?" Diye sordu kahverengilerini gözlerimden çekmeden.
Biliyor, sinirimi ve heyecanımı çok mu belli ediyorum? Yine de söylemeyeceğim.
"Sen bile..." Dedim bastıra bastıra.
"Yaşadığın onca şeyden sonra bunu söyleyebilmen şaşırtıcı, ama sana inanmıyorum. Duygusuz olabilirsin ama sen de bir kızsın. Benim gibi birinin yanında heyecanlanmaman imkansız."
Bu ne küstahlık, kendini beğenmişlik böyle.
Geri çekildim;
"Senin gibi birinin yanında anca sinirim ortaya çıkar. Kendini fazla önemsiyorsun. Çok değişik ve korkunç bir hayatın olduğu doğru. Ama bu korktuğum ya da heyecanlandığım anlamına gelmez."Gülümsedi, sinir olmasını bekledikçe cevaplarım hoşuna gidiyordu sanki.
Aşağılanmaktan mı hoşlanıyor bu. Niye sırıtıp duruyor?
Bir adım öne geldi. Sonra bir adım ve bir adım daha, o adım attıkça geri adım atmak istedim ama bir şey bana durmamı söyledi. Gözlerimin içine bakıyordu. Her baktığında daha farklı ve daha etkili bakıyordu. Bir sol gözüme bir sağ gözüme hızlıca göz atar gibiydi.. Bakışı mı böyleydi yoksa ben mi böyle görüyordum onu? Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Elini yavaşça saçıma getirince gözlerim faltaşı gibi açıldı, şaşkınlıkla ona baktım. Bir tutam aldı ve parmağına dolayarak konuştu;
"Pek sanmam. Kalbinin atış hızını buradan duyabiliyorum. Duyamasam bile gözlerin ne kadar heyecanlandığını ortaya çıkarıyor, tabi bir de yanakların." Dedi ciddiyetle. Suratındaki ciddiyetle, söylediği sözler pizza ile adana kebap ikilisi gibiydi...Aniden saçımla oynayan elini kalın bileğinden tuttum ve geri çektim.
Umursamazca;
"Konumuz bu değil. Konumuz benim duygularım değil. Konuşacaktık. Asıl konu sensin. Evime gelişin. Kim olduğun. Bunları anlatacaktın. Ada uyuduğuna göre artık konuşabiliriz. Daha fazla ergen muhabbeti yapmayalım." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balkondan Gelen Mucize (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİkili hayat yaşayan ve görev icabı, 19 yaşındaki bır kızın evine hırsız olarak giren 25 yaşında bir adam. En fazla ne olabilirdi ki? Arkadaş mı?Yoldaş mı? Aşk mı? Gerilim mi? Cinayet mi? Hem nefretin hem de sevginin birleşimiydi...Arkana bakmadan d...