19.BÖLÜM:"Benim Defne'm"

26 3 2
                                    

"Neden bu kadar çok içmesine izin verdin Selim?! Ada içince kendini kaybediyor!" dedim hiddetle.

Selim gerginlikle yüzüme baktı Ada'yı yatırdıktan sonra.
"Bu kadar içtiğini söylemedi ki bana. 2 dakika lavaboya gitmiştim. Geldiğimde başım dönüyor diyip durdu, daha bir şey demeye fırsat bulamadan yere yığıldı. Acaba başka bi hastalığı falan mı var Defne, ben mi farkedemedim?" Dedi telaşla.
Yüzündeki korkuyu farkedince kendimin de sakin olmam gerektiğini farkettim. Derin bir nefes aldım.
"Sakin ol. Ada'nın sarhoşluğu hep böyledir. Senden de tek istediğim bir daha bu şekilde içmesine izin verme Selim, lütfen." Dedim kibarca.

"Söz veriyorum! Bir daha bu hâle gelmesine izin vermeyeceğim."

Gülümsedim. Ben Ada'nın üzerini örterken Selim'in ayakta durduğunu farkedince;
"Getirdiğin için sağol Selim, seni geçireyim." Dedim eğildiğim yataktan doğrulunca.

Şaşırır bir ifade takındı.
Misafir etmemi falan bekledi acaba? Kaba mı konuştum?
Diye düşünürken yavaşça gülümsedi.

"Tamamdır, eğer bir sorun çıkarsa lütfen haber ver. Ada benim her şeyim, zarar görmesini istemiyorum." Sonra hatırlamış gibi; "A, numaram yoktu değil mi? Vereyim oradan haberleşiriz." Dedi.

"Tabi."

Numarasını verdikten sonra odadan çıktık ve Selim koridorda sessizce yemini yiyen Kedim mira ile karşılaştı. Gülerek yanına gidip başını okşadı.
"Ne kadar da tatlı!" Dedi bana bakarak.

"Öyledir.." dedim sessizce.

Bir süre sevdikten sonra yanıma geldi. Kapıdan çıkarken bana neşeyle baktı;
"Kedin çok tatlıymış! Gerçi sen alışıksındır bu tepkilere, bu kediyi görenin yapacağı ilk iş onu sevmek olur!"
O anda aklıma Demir'in kedimi ilk gördüğünde yaptığı tek şeyin belindeki silahı çıkarmak olduğunu hatırladım.
İstemsiz sessizce gözlerimi devirerek kıkırdadım. 4 hafta öncesi olsa sinir krizinden öldüğüm olaya şimdi gülüyordum.

Selim gülümseyerek kaşlarını çatınca yeniden söylediği şeye odaklandım.
"E, evet evet herkes öyle yapıyor, bende çok seviyorum kedimi."

Anlayışla gülümsedi.
Tam o sırada cebimdeki telefonun çalmasıyla irkildim. Telefonu elime aldığımda Demir'in aradığını gördüm. Yine kalbim hızla çarpmaya başladı. Kendime kendime gülümsedim. Yavaşça telefonu açtığımda Selim'in bana bakışını farkettim. Başını sallayıp ayakkabalarını giymeye başladı.

"Alo! Defne." Dedi telaşlı bir ses...
En sevdiğim ses...:)

"Alo efendim Kübra teyzecim." dedim Selime gülümseyerek.

Selim Demir'le konuştuğumu
öğrenirse bir şekilde aramızda bir şey olduğu çakardı. Çünkü şu an o kadar içten gülümsüyordum ki, olmayan kübra teyzeye bile aşık olduğumu düşünebilir.

"Ne?" Dedi Demir şaşkınlıkla. Gülmemi zor tuttum.
"Müsait değil misin? Kim var yanında?"

Tam o sırada cevap verecekken Selim;
"Ben gidiyorum defnecim, görüşmek üzere!" Diye seslendi. Demir duyupta yanlış anlamasın diye refleks olarak kapıdan geri çekildim. Selim'in tedirginliğimi farketmesi üzerine yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip elimle bay bay ettim. Selim gittikten sonra kapıyı kapatıp, sessiz kalan Demir'e seslendim;
"Demir?"

"Kimdi o?" Dedi donuk bir ses.

"Ha o mu? Selim ya." Dedim sakince.

"O kim?!" Dedi sesini hafif yükselterek.
Demirin hiddetli nefes alış verişlerini duyunca kasıldım.
"Selim.. Yani Ada'nın erkek arkadaşı."

Balkondan Gelen Mucize (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin