Şarkılar: Isabel LaRosa-Older
Şaşkınlıkla mutfaktan çıkarken aniden zil çaldı.
Demir mi?
Kapıyı açtığımda elinde kedi kafesi olan bir adamın bana doğru baktığını gördüm."Demir beyin talimatı vardı, Defne Hanımın kedisini getirdim."
Mira gelmiş!
"O..Benim, Defne benim."
Adam sessizce kedi kafesini bana uzattı, hemen aldım ve bana teşekkür etmek için fırsat vermeden oradan uzaklaştı.
Kedi kafesini yere koydum ve hemen kafesini açtım. Mira sessizce etrafa bakındı, yavaşça çıktı, korkmuş gözüküyordu.
Kim bilir yalnız kalınca ne kadar korktu.
Hemen kucağıma aldım ve ortadaki oturma odasına geçtim.
Mirayı dakikalarca sevdim, hasret giderdim. Ona o kadar çok bağlanmıştım ki...Bir süre sonra Selma ablanın kahvaltı hazır diye seslendiğini duydum. Kedimi kucağıma alıp yemek odasına geçtim. Ve... Evet... Ayrı bir yemek odası da var. Ben de şaşkınım...
Kahvaltı sofrası çok güzel gözüküyordu. Kadın iki tane çeşit olduğunu söylese de çok fazla çeşit vardı. Hepsini kedimle beraber yedim. Selma ablanın kedimle beraber oturmama birşey dememesi beni şaşırtmıştı.
Demirin sırf ben seviyorum diye en sevmediği yemeği yemesi beni düşündürdü. Fazla umutlanmak istemesem de bir yanım kıpır kıpır hiç durmuyor ve susmuyordu. Sormak istedim. Ama sorarsam ve duymayı istemediğim bir cevap alırsam... Mesela 'bir anlamı yoktu' ya da 'sadece ayak uydurmak istedim gibi cevaplar... Gerçi başka güzel bir cevap almaya hazır mıydım onu bile bilmiyorum. Dün neredeyse dudağımdan öpmüş gibi oldu. Bi anda.... Bakışları, yaptığı hareketler ve söylediği sözler...'Defneye zarar gelebilirdi' 'acılarımı çoktan dindirdin'... ve daha neler söylemişti... iki arkadaş, iki dost, böyle şeyler yaşayabilir miydi? Ama benden hoşlanmadığını da söylemişti... Kendimi biliyorum. En azından onu arkadaş olarak görmediğimi... Ama ya o? O neler hissediyordu? Biz gerçekten ne yaşıyorduk? Neydik biz?
Bu düşüncelerle akşamı ettim. Demirden ses soluk çıkmadı, rahatsız etmemek için aramadım. Kedimle ilgilendim. Adayla konuştum. Yeni birisi varmış ve ona bu sefer gerçekten aşıkmış. Tanışmamı istiyormuş ve bizim için haftaya bir buluşma ayarlamış. Gerçekten Adanın her seferinde aşkı bulduğunu düşünmesine üzülüyordum. Çok saftı. Ama bu sefer ben vardım ve o adamı iyice süzecektim.
Artık adanın üzülmesine daha fazla göz yumamam...Annemleri hiç düşünmemeye çalıştım. Düşündükçe ağlayasım geliyordu. Yine de... Hâlâ nerede ne yaptıklarını merak ediyordum. Herşeye rağmen anneme zarar gelmesinden korkuyordum. Ya babam zarar verirse diye... Beni burada bir başıma Demirin geleceğini ve kötü işlere bulaşacağımı bile bile... Bırakıp gitmeleri içimi sızlatsa da. Onları merak ediyordum. Odamın balkonunda oturduğum yerden telefonuma baktım. Aramak istedim. Gerçekten hesap sormak istedim. Cevapları ne olacak merak ediyordum.
Ani bir kararla kişilerime girip Annem yazan yere tıkladım...
Annem...
Evet o benim annem...Aradım.
Çalıyor...
Çalıyor...
Çalıyor..."Aradığınız kişi şuanda meşgul. Lütfen daha sonra tekrar deneyin."
Reddetti...
İnat ettim, mesaj attım.
"Anne nerdesiniz, iyi misiniz, merak ediyorum." (19:46)"Anne!" (19:46)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balkondan Gelen Mucize (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİkili hayat yaşayan ve görev icabı, 19 yaşındaki bır kızın evine hırsız olarak giren 25 yaşında bir adam. En fazla ne olabilirdi ki? Arkadaş mı?Yoldaş mı? Aşk mı? Gerilim mi? Cinayet mi? Hem nefretin hem de sevginin birleşimiydi...Arkana bakmadan d...