Jimin gaza basabildiği kadar basıyordu her virajda bir yere çarpmamak için dua ediyordum. Neyse ki hemen karargahlarına gelmiştik.
Araba durur durmaz Jimin koşarak iki katlı binanın içine girmişti bile.
Bizde arkasından inip binaya koştuk. O sırada etrafa baktım, her şey normaldi hiç olay çıkmış gibi gözükmüyordu.
Karargahlarının içine girdiğimizde Jimin bir odaya girmiş eline yay ve ok almış, Felix ve Hyunjin'e
"Kullanabildiğiniz bir silah alın." demiş ve bana dönüp.
"Sen içerde kal." demişti
"Hepiniz gidiyorsunuz ben neden kalıyorum? Bende geleceğim." dediğimde Jimin bana yaklaşıp.
"Burada ki aletlerden kullanmayı bildiğin var mı? Onu geçtim dışarıda birisini öldürmen gerekebilir. Meçkey sen daha birinin canını yakmaktan korkarken öldürebilecek misin?" dedi.
Haklıydı. Buraya gelmem saçmalıktı zaten, ne işe yarayacaktım ki.
"Bende öyle düşünmüştüm. İçeriden sakın çıkma, yaralı varsa buraya getirirler onlara yardım edersin." dedikten sonra Felix ve Hyunjin'e bakıp.
"Siz benimle gelin." dedi. Felix ve Hyunjin de ellerine birer hançer aldığı sırada bende eşyalara bakıyordum.
Dikkatimi bir alet çekmişti, ses kayıt cihazıydı galiba. Ben onu incelerken üçü de odadan çıkınca cihazı cebime atıp peşlerinden gitmiştim.
karargahtan çıkana kadar bende onları takip ettim. Girdiğimiz kapıya değil başka bir kapıya doğru gidiyorduk.
Pek kapı da denemezdi aslında siyah bir camdan ibaretti. Duvar camdı aslında kare şeklinde demirler vardı aralarında içleri ise cam, kapının olduğu yerde ise değişik motifler vardı.
Kapıya yaklaştıkça dışarıdaki kargaşayı görmeye başlamıştım. Herkes birbirinin üzerine atlıyor ellerindeki aletlerle bazıları ise pençeleri ile saldırıyordu.
Kapıdan çıktıklarında Jimin hemen Minho'nun yanına koşmuştu. İlk başta ona desteğe gittiğini düşünmüştüm ama o Minho'yu yerde yumrukladığı adamın üzerinden çekmişti. Adam da bayılmış olsa ki hareket etmiyordu.
Felix ise ilk başta duraksamış ve etrafa bakmıştı. Hyunjin'de pelerinli bir adamın peşinden koşmuştu, adam ise Hyunjin'i görür görmez kaçmaya başlamıştı. Bir süre sonra ikisi de gözden kaybolmuştu.
Karşıdaki adamlar kurt diye düşünmüştüm ama aralarında vampirler de vardı.
Galiba ormanda gördüğümüz iki kurt ve Young-jae'nin olduğu çeteydi. Çünkü Minho'nun yere serdiği adam o iki kurttan birisiydi.
İyide neden saldırdılar ki şimdi?
Neden saldırmış olursa olsalar hata yapmışlar çünkü hepsinin pestili çıkmıştı.
Jimin'e baktığımda, cidden deli bu.
O kadar kargaşanın içinde millet canını kurtarmakla uğraşırken o Minho'ya bağırıyordu.Seslerini duyamıyordum ama mimiklerinden ve hareketlerinden belliydi.
Sonra bir şey oldu saldıran kurt ve vampirlerin hepsi geri çekildi. Diğerleri de şaşıp kalmıştı bu duruma.
Bende dışarıya çıktım, tehlike geçti ne de olsa. Ama benim çıkmamla Jimin ile göz göze gelmemiz bir olmuştu.
"Neden dışarıya çıkıyorsun, içeride kal demedim mi ben sana!" diye bağırdı.
"Gördüğüm kadarıyla tehlike geçti. Neden içerde kalayım? Hem sen dışarıdasın da ne oluyor, bir faydan oldu mu? Dışarı çıktığın andan itibaren sadece Minho'ya bağırıyordun." dediğimde tekrar bağırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK BLOOD
Fiksi PenggemarYoongi küçükken her gece babası'nın anlattığı hikayeyi dinlerdi. Bir gün gerçek olacağını bilmeden. Karanlıkta kaybolanlar, Kanın ve ayın gücüyle beslenenler. Güneşin batışıyla uyandılar, Gecenin sessizliğiyle dolaştılar, Kanın tatlı tadıyla yaşadıl...