Bu odada kaç saattir buradayım bilmiyorum ama artık sabrım taşmaya başlamıştı. Vücudumdaki acı azalmaya başlamıştı artık. Ama beynimde dolaşan o sorular bitmek bilmemişti.
Mesela Mark nasıl beni bırakıp gitti, onu hâlâ anlamış değilim ve en önemli konu AÇIM! Kaç saat oldu bir bardak su bile getirmedi insafsızlar.
Ben neden uslu uslu bekliyordum ki, madem kaçırdılar biraz da uğraşsınlar değil mi? Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledim ve kapıyı yumruklamaya başladım.
"AÇIN ŞU KAPIYI! MADEM KAÇIRIYORSUNUZ BİR AÇIKLAMA YAPIN LAN! KAÇIRDIĞINIZ KİŞİYE BAKMASINI BİLE BİLMİYORSUNUZ, AÇLIKTAN ÖLECEĞİM ŞİMDİ, EN AZINDAN BİR SU VERİN!" Derken kapıyı yumruklamaya devam ediyordum.
Ve kapı birden açıldı gelen kişi beni bayıltan çocuktu, aradaki boşluktan tam dışarı çıkacağım sırada beni içeri sokup kapıyı kapattı. Bunlar neden bu kadar güçlüydü ki?
"Uslu uslu oturuyordun ne diye bağırmaya başladın şimdi, ölmek mi istiyorsun sen?"
"MADEM ÖLDÜRECEKSENİZ NE DİYE KAÇIRIYORSUNUZ BENİ!" Dediğimde ağzımı kapatıp.
"Şşş bağırma, seni öldürecek olan biz değiliz diğerleri. O yüzden dikkat çekmemen lazım dışarıdan bir kişi senin burada olduğunu öğrenirse bu senin sonun olur." Dedi. Cidden bunlar beni başkanın çocuğuyla falan mı karıştırıyordu, kim neden benim peşime düşüp beni öldürmek istesin ki?
"Siz de bir açıklama yapın o zaman Meçkey diyorsunuz birde, ben o değilim ki öyle birini de tanımıyorum. Bırakın gidiyim işte." Dediğimde çocuk derin bir nefes aldıktan sonra.
"Bak ben sana bir şey anlatamam ama Patron gelince sana her şeyi anlatır. Zaten seni bu şekilde buraya getirmeyecektik ki. Sen bizim ayağımıza kadar geldin." Dedi.
Anlamıyordum o kulübe bu Kurtların mıymış? Babamın bana anlattığı hikâye gerçek değildir herhalde. Yoksa komplocu beynim beni rahat bırakmayacak.
Bir süre sessiz durduktan sonra kapının sesiyle başımı o tarafa çevirdim. Meşhur Patron sonunda gelmişti. İçeri girdiği anda.
"Jungkook dışarı çık ve yiyecek bir şeyler getir." Demiş ve çocuğu göndermişti. Jungkook odadan çıktıktan sonra bana yaklaşarak.
"Sakın bir daha bağırmaya kalkma, yoksa bu senin için hiç iyi olmaz." Demişti.
"Siz neyden bahsediyorsunuz? Beni kaçırdınız ve hiçbir açıklama bile yapmadan bana sessiz olmamı söylüyorsunuz!" Ne açıklaması olacak onu da bilmiyorum. Birisi kaçırdığı kişiye neden açıklama yapma gereği duysun ki? Ama merak ediyorum işte, neden ben?
Adam tekrar konuşmaya başladığında öncekinin aksine daha sakindi. Ne yapacağını bir türlü kestiremiyordum, bu yüzden ona karşı çıkmaya da korkuyordum. Her an beni parçalara ayırabilirmiş gibi bir his vardı içimde.
"Her şeyi anlatacağım ama önce yemeğini yiyeceksin."
"Peki yemeğin içine bir şey katıp beni zehirlemeyeceğinizi nerden bileceğim. Beni bayıltırken ne verdiyseniz hala canım acıyor." Dediğimde kısa süreliğine gözlerini kapatmış ve ses çıkartmadan bir şeyler demiş ardından konuşmaya başlamıştı.
"Sana sadece sakinleştirici verecektik ama Jungkook sana mine çiçeğiyle yapılmış bir karışım enjekte etti. Bu yüzden canın hayla acıyor. Geçmesi uzun sürmez merak etme." Sözünü bitirdikten sonra Jungkook içeri girdi ve yemekleri bırakıp geri çıktı. Sanki her şeyi duyuyorlar da tam zamanlamasında hareket ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK BLOOD
FanfictionYoongi küçükken her gece babası'nın anlattığı hikayeyi dinlerdi. Bir gün gerçek olacağını bilmeden. Karanlıkta kaybolanlar, Kanın ve ayın gücüyle beslenenler. Güneşin batışıyla uyandılar, Gecenin sessizliğiyle dolaştılar, Kanın tatlı tadıyla yaşadıl...