tanıdık bir an

345 13 2
                                    

çok yorgundum eve gelir gelmez uyuya kalmışım. az önce annem yemeğe inmem için uyandırdı şimdi ise ağır adımlarla yemek odasına ilerliyorum. biz geldiğimizde sultan hanımlarda amcamlar da gitmişti o yüzden rahattım

acarın yanına gidip oturdum tam yemeğe başlamıştık ki telefonum çaldı arayan idil babaanneydi iyide daha yeni konuşmuştum onunla acaba bir şey söylemeyi mi unuttu hızla çalan telefonumu açtım

"alo idil sultan bir sorun mu var"

"merhabalar ben özel ********** hastanesinden arıyorum telefonun sahibi az önce trafik kazası sebebi hastanemize getirildi arama kaydında en son sizi aradığı için sizi aradık"

"durumu nasıl iyi mi" diye panikle sordum

"şuan bilgi veremiyorum hastaneye gelmeniz lazım" diyince telefonu hızla kapatıp ayağa kalktım. ve anneme dönüp konuştum "benim çok acil gitmem lazım" konuşamıyordum kelimeler boğazımı acıtıyordu "kızım nereye gidiyorsun birine mi bir şey oldu" ben anlatmadan içleri rahat etmeyecekti kendimi toparlayıp konuştum

"idil babaannemi hastaneye kaldırmışlar oraya gidiyorum" diyip evden çıktım hızla atakan abinin evine gidip kapıyı çalmaya başladım.

"alin niye kapıyı alacaklı gibi çalıyorsun bir sorun mu var" diye kuzey konuştu milas ise kuzeyin dediği şeye güldü "atakan abiyide çağır hemen gitmemiz lazım idil babaanneyi hastaneye kaldırmışlar"

o esnada atakan abi geldi o konuşmadan konuşup durumu anlattım.

yazardan

atakan arabayı elinden geldiğince hızlı kullanmış ve en kısa sürede hastaneye gitmişlerdi atakanların ardından ateş ve toprak hastaneye gelmişti ateş hızla üstünü değiştirip ameliyata girmişti toprak ise atakanın yanına oturmuş bekliyordu alin kafasını atakan ve toprak ikilisine çevirdi

atakan elleri ile yüzünü kapatmış dirseklerini dizinin üstüne koymuş bir şeyler mırıldanıyordu toprak ise boş bakışlarını zemine indirmiş öylece bakıyordu bu görüntü alin için fazlası ile tanıdıktı sanki zihni bu anıya yabancı değildi

alinin düşüncelerini bölen şey yan tarafından gelen hıçkırık sesiydi. iyide milas lara ile bahçeye çıkmıştı, lara milasın kafasını dağıtmak istemişti bu hıçkırık kuzeye aitti. kuzey yıllar sonra ilk kez ağlıyordu alin bu hıçkırık ile kendine gelmişti.

derya öldüğünde diğerlerinin de acısı olmasına rağmen aline destek olmuş onu toparlamaya çalışmışlardı. bu sefer destek olma sırası alindeydi tam bu sırda alin atakanın sayıklamalarını duydu.

"benim suçum tek gitmesine izin vermeseydim böyle olmazdı benim yüzümden " diye sayıklıyordu ve ağlıyordu alin bunun bir krizin habercisi olduğunu çok iyi biliyordu. hızla bir hemşire çağırdı hemşire gelene kadar atakanın diğer yanına oturup abisinin ona yaptığı gibi kafasını dizine yatırıp saçlarını okşarken şarkı söylemeye başladı.

toprak az önce kantine indiği için atakan ayaklarını yana uzatabildi yani en azından onlar öyle sanıyordu çünkü toprak bir duvar kenarında onları izliyordu.

atakan sıçrayarak uyandı ve tam ayağa kalkmak için hareketlenmişti ki hemşire sakinleştirici yaptı. bu iyiydi ardından atakanı bir odaya yatırdılar alin bu fırsattan yaralanıp kuzeyin yanına gitti.

ve tam karşısına oturdu "pişt maviş. "diye kuzeyin ona bakmasını sağladı onun kafasını dağıtmaya çalışıyordu. "okyanus gözlerinin etrafı kana bulanmış belli ki okyanuslarda savaş var" diyip gülmeye çalıştı. ama pek başarılı olamadı "senin de orman gözlerinin etrafı kana bulanmış belli ki biri ormanın kralına meydan okumuş" kuzey alini kendi silahı ile vurmuştu

"yanlışın var, biri ormanın kraliçesine meydan okudu." diyince kuzeyin okyanuslarındaki fırtınalar arttı "ama bilmediğin bir şey daha var. kimse o kraliçeyi tahtından indiremez bu zamana kadar da indiremedi." doğruydu idili bu zamana kadar kimse yenememişti

"o kraliçeye bir şey olmaz değil mi?" diye küçük bir çocuk gibi sordu kuzey "olmaz o çok güçlü bizi böyle bırakmaz" diye konuştu alin. bırakmazdı değil mi? kuzeyin gözleri kapanmıştı uykusu yoktu ruhu yorgundu

kuzey uykuya dalmadan önce tek bir şey mırıldandı "kraliçe, prens ve prenses gibi bizi bırakıp gitmeyecek, gitmesin" bu cümleyi alin duymadı ama toprak kuzeyin dudağını okuduğu için anlamıştı kalbinin üstünde hissettiği ağırlık git gide artıyordu.

kuzeyin uyuduğunu gören alin kuzeyin yanından kalkıp atakanın odasına girdi ve kenardaki koltuğa oturdu tam bu esnada odaya lara girdi çok korkmuş gözüküyordu "alin milas iyi değil ben onu sakinleştiremiyorum. dediklerinin anlamını da bilmiyorum tek anladığım şey abla demesi sanırım sana ihtiyacı var. bahçedeki banklarda oturuyor" "tamam lara sen burada kal bir şey olursa beni ara" diyip hızla odadan çıktı

ve bahçeye indi milas ordaydı ve gökyüzüne bakıyordu bir şeyler mırıldanıyordu alin milasın yanına oturdu. alinin geldiğini gören milas aline sarıldı tek sığınağı alindi. bu konularda daha sonra ağlayarak konuştu "alin idil babaanne de bizi annem ve derya abla gibi bırakmaz değil mi" işte bu soru alinin yüreğini parçalamaya yetti

"bırakmaz milas o bizi bırakmaz hem annende derya ablada bizi bırakmadı. bunu biliyorsun. biz birbirimize sahip olduğumuz sürece annen de derya ablada bizimle olacak " dedi ama milası değil de daha çok kendini inandırmak istiyordu sanki "evet biliyorum annemde ablamda bizi bırakmaz" lara haklıydı milas abla diye sayıklıyordu, fakat kast ettiği abla alin değildi. deryaydı.

toprak tam hastaneden çıkarken bu konuşmaları duymuştu, artık duyduklarını kaldıramıyordu. özellikle alinin dedikleri onu yıkmıştı, alin haklıydı onlar birbirine sahip oldukça derya onların yanındaydı ama toprak bunu bile hak etmediğini düşünüyordu. o sevdiği kadına verdiği sözü unutmuştu o sevdiği kadının emanetlerine sahip çıkamamıştı atakan haklıydı o bencildi.

bunu bu gün daha iyi anlamıştı kuzeyin sözlerinden atakanın halinden ve milasın alin gelmeden önceki sayıklamalarından. alin gelmeden önce milas gökyüzüne bakmış 'önce annemi yanınıza aldınız, sonrada ablamı yanınıza aldınız. ablamı aldıktan sonra abilerimin birini alıp başka yere götürdünüz. şimdi anlıyorum derya ablanın neden hep gökyüzüne baktığını çünkü gökyüzü kayıp yılların ve kaybettiğimiz insanların hatırası ile doluymuş'

toprak milasın ve kuzeyin onu unuttuğunu ve sevmediğini düşünüyordu ama bu gün anladı ki milasta kuzeyde toprağı fazlası ile özlüyordu, ama kırgınlıkları ve kızgınlıkları bunun önüne geçiyordu. peki ya atakan o ne hissediyordu toprağa karşı

alinden

milas sakinleştikten sonra ameliyathanenin oraya gittik milas kuzeyin yanına oturdu ben ise atakan abinin odasına girdim lara koltukta oturmuş elinde çevirdiği telefonuna odaklanmıştı "lara, milas kuzeyin yanında istersen yanına git" demem ile bana baktı ve hızla ayağa kalkıp odadan çıktı

tam o sırada atakan abi uyanmaya başladı gözünü açınca etrafı incelemeye başladı tam o sırda odanın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı gelen kuzeydi gözleri dolu dolu bakıyordu aklıma olumsuz milyon tane senaryo geldi o esnada kuzey konuştu "babaannem, o-"

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Geçen günlerde bilgisayarım kırıldığı için bölümler aksaya bilir düzen için net bir süre veremem ama en geç Nisan ayında düzene gireceğinin teminatını verebilirim sevgilerimle

alin gece(düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin