odamın balkonunda oturmuş müzik dinleyip kitap okuyordum sonbaharda olmamıza rağmen haftalardır hava çok sıcaktı ama bugün sanki sonbaharın geldiğini belli etmek ister gibi yağmur yağıyordu yağmurlu havaları fazlasıyla severim
yağmurda ıslanmayı yağmuru hissetmeyi ve ıslanan toprak kokusunun getirdiği huzuru hiç bir şeye değişmem telefonuma gelen bildirimle düşüncelerimden sıyrıldım mesaj atan kişi tabii ki yalçındı
altın hareli çocuk: piştt baksan bi
siz: buyur bilader
altın hareli çocuk: bilader ne kızım askerlik arkadaşın mıyım ben senin
siz: sen öyle yazarsan bende böyle yazarım pişt ne lan köpek mi çağırıyorsun it
altın hareli çocuk: yani sevdiğim olsan bile nasıl davranırsan karşılık alırsın diyorsun
siz: aynen öyle sen niye yazdın onu söyle
altın hareli çocuk: bir soru soracaktım
siz: sor paşam bekliyorum
altın hareli çocuk: biz neyiz şimdi
siz: ben seni seviyorum sende beni sevdiğine göre askerlik arkadaşıyız
altın hareli çocuk: ya gece alay etme
siz: bir dakika lan bu işte bir terslik var bu soruyu benim sana sormam lazım rolleri değiştik
altın hareli çocuk: biraz öyle oldu ama hala benim sevgilim olduğuna inanamıyorum
siz: inanama zaten çünkü sevgili değiliz
altın hareli çocuk: ne niye
siz: ben bir çıkma teklifi almadım henüz
altın hareli çocuk: hay ben aklıma tüküreyim
siz: şaka yapıyorum gel buraya bu tarz şeylere takılmam
altın hareli çocuk: yağmurda ıslanmayı sever misin
siz: hem de çok severim
altın hareli çocuk: iyi o zaman aşağıya in ama sıkı giyin hasta olmanı istemem
mesajına görüldü atıp hızla hazırlandım evde bir tek annem vardı ondan izin alıp dışarı çıktım ve bahçe kapısının önünde bekleyen yalçının yanına hızlı adımlarla ilerledim yanına gidince elimi tuttu ve ilerlemeye başladı hiç bir şey söylemeden onu takip ettim
kesin sana kızdı ve o yüzden bizi boğacak
ay of saçmalama ya
tahminimce yalçının arabasının önünde durduk bana kapıyı açtı ve binmemi bekledi ben binince kendisi de şoför koltuğuna oturdu ve ilerlemeye başladık bir süre sonra çiçeklerle dolu kocaman bir bahçeye geldik burası çok güzeldi
taşlardan bir yol vardı yolun kenarları renk renk çiçeklerle doluydu biraz yürüdükten sonra minik bir ev girdi görüş alanıma yanında çardak vardı yol boyunca olan çiçekler evin etrafını sarıyordu ama yeşil boş alanlarda vardı burası nefes kesici bir güzelliğe sahipti
yalçın üstü kapalı çardağa doğru ilerledi bir şeylere uğraştıktan sonra bana doğru geldi ve elini bana uzattı "benimle dans eder misin en aydınlık gece'm" elini tuttum bu sırda kulaklarımızı bir müzik sesi doldurdu
yavaş yavaş dans ediyorduk yalçın kulağıma eğildi ve fısıltı şeklinde konuştu "daha önce çok kez yağmurda ıslandım toprak kokusunu soludum ve yağmurun verdiği huzuru tattım ama hiç biri bu kadar eşsiz hissettirmemişti hiç biri bu kadar özel değildi" soluklanıp devam etti konuşmaya
ay tam bir özenti ergen hep dizilerden özenmiş
ya sus artık çocuk düşünmüş ayarlamış işte eleştirip durma artık
"gece benimle çıkar mısın benim sevgilim olur musun sevdiğim" bir an afalladım "evet seninle çıkarı yalçın senin sevgilin olurum" iki elimi de ensesine koydum oda ellerini belime koydu kafamı tam kalbinin üstüne koydum gözlerimi kapatıp kalp atışlarını dinledim
...........
yağmurda fazlasıyla ıslanmıştık bu yüzden gelirken gördüğüm eve girdik yalçın bana kendi kıyafetlerinden vermişti hızlıca üstümü değiştirip alt kata indin oturma odasında yoktu üstünü değiştiriyordur diye düşünüp koltuğa oturdum ve sosyal medyada gezmeye başladım
biraz sonra yalçın geldi kafamı kaldırıp ona baktım sırıtarak bana bakıyordu hayırdır bilader açıkta bir şey mi gördün " ne sırıtıyorsun sen" "hiç benim kıyafetlerim ne kadar çok yakışmış sanana" dedi ima ile, hayır neyin imasını yapıyor onu da bilmiyorum
onu boş verip telefonuma döndüm yalçında yanıma geldi yanımda oturacağını düşünüyordum ama yanlış düşünmüşüm çünkü kendisi dizime yattı ve konuşmaya başladı "neye bakıyorsun sen öyle dikkatli dikkatli" bu sefer ben sırıttım "ilk aşkım post atmış ona bakıyorum" kaşlarını çattı
"ne demek ilk aşkım hani ilk aşkın bendim" sırıtmam büyüdü "demek ki değilmişsin" daha da kaşlarını çattı ama yerim ben bunu "hem sen niye onun postlarına bakıyorsun ki olmuş bitmiş artık seni ilgilendirmez" aa ayıp "bitmez benim ona olan aşkım bitmez ve beni her daim ilgilendirir" hızla elimden telefonu aldı ekranda gördüğü şey ile bana ters ters bakmaya başladı
"ya kızım ilk aşkım diye bahsettiğin şey Fenerbahçe mi burada ölüyordum bak kalbime inecekti" sesli gülmeye başladım "ama öyle Fenerbahçe diye küçümseme o benim çocukluk aşkım" bana ters ters bakıp telefonu bana geri "sana takımınla mutluluklar artık ne kadar olabilirsen" diye homurdandı "niye sen hangi takımlısın" "ben fanatik değilimdir ama Galatasaraylıyım" anladım der gibi kafamı salladım
telefonumu kapatıp kenara koydum elimi istem dışı yalçının saçlarına götürdüm elim saçı ile temas ettiği anda gözlerini kapattı ve "huzur işte bu an" diye mırıldandı "yalçın-" diye başlayan cümlemi yalçının konuşması böldü "deniz. bana deniz de bu ismi senin ağzından duymaya ihtiyacım var" gözlerimin yandığını hissettim
küçük çocuklar gibiydi "deniz, denizim iyi ki varsın" gözlerini açtı "gece-" bu sefer lafını ben böldüm "alin. bana alin de" burukça güldük ikimizde "alin alinim iyi ki varsın" huzur gerçekten de bu andı
en sevdiklerini kaybetmiş iki çocuk
derin yaraları olan iki genç
ölümle sınanmış iki kişi
bir birlerinin yaralarını sarmaya çalışan iki yaralı ruh
bizim yaramız fiziksel değildi bizim yaramız ruhumuzdaydı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alin gece(düzenleniyor)
Teen Fiction17 yıl önce yapılan bir hata dağılmış bir aile kendi düzenimi kurmuş güçlü ama bir o kadarda yaralı bir kız yarım kalmış bir aşk yarım kalmış bir çocukluk not: argo ve boş muhabbet içerir rahatsız olan okumasın