"Yarın hatırımı sorsan ne olur? Bugün hevesimi kırdın bir kere."
...
Kocaman odadaki duvarın kenarına dizlerimi kendime çekip oturmuştum. Kapkaranlıktı oda. Akşam olmuştu galiba. Saat kaçtı? Hayır, burada değil. Ülkemde saat kaçtı?
Ablam eminim benim için çok endişelenmişti. Korkuyordu. Hissedebiliyordum. Beni almaya geleceğini biliyordum. Gelecekti. Ama onun da zarar görmesinden korkuyordum. Bu Zora denen adam, sandığımızdan daha farklıydı. Orta gelire sahip şirketimizle iş yapmak isteyen bu adam nasıl bu kadar zengin olabilirdi ki?
Bay Rino ortalarda gözükmemişti. Belki ortalarda olsaydı bana yardım ederdi. Çünkü o gün şirketten giderken yüzündeki mahçup ifadeyi görmüştüm. Keşke burada olup bana yardım edebilseydi.
Yanağımda kurumak üzere olan yaşları titreyen parmaklarımla silip iç çektim. Ne olacağını, ne yapacağımı bilmiyordum. Zora beni zorla öpmüştü, benimle evleneceğini, bana dokunacağını söylüyordu. Söylemesine gerek bile olmadan zaten bakışlarıyla belli de ediyordu, etmişti.
Korkuyordum. İnkar edemezdim. Korkuyordum. Hiç bilmediğim bir ülkede, sandığımızdan çok daha fazla zengin olan adamın evinde kimsesizken korkuyordum.
Akşam olmuştu ve odama gelen giden yoktu. Çok susamıştım. Odadan çıkmak istemiyordum. Bu karanlık, kocaman odada inzivaya çekilmek istiyordum.
Yardım et Allah'ım. Korkuyorum. Çok korkuyorum. Bilmediğim topraklarda huzuruna nasıl geleceğim, onu da bilmiyorum.
Ayağa kalktım. Kapıya ilerledikten sonra yavaşça açtım ve koridora çıktım. Koridor ışıklarla doluydu. Gözlerim kamaştı ve refleksle gözlerimi kapadım. Işığa alıştıktan sonra merdivenlerin başına geldim ve indim yavaş adımlarla. Yine o büyük koridora gelmiştim. Kaybolup uğraşmamak için seslendim. "Kimse var mı?"İngilizce konuşuyordum.
"Bayan İlay?"ilerideki koridordan elinde mutfak beziyle beraber bugün gördüğüm kadın çıktığında ona baktım. "Bir şey mi istiyorsunuz?"dedi sorarcasına.
"Namaz kılmam gerekiyor."kaşlarını çattı. "Namaz? O nedir?"hırsla bir nefes aldım. "Zora nerede?"
"Alt katta, odasında. Bekleyin telefon ile haber vereyim. Rahatsız edilmekten hiç hoşlanmaz."göz devirdim. Koşarak geldiği yere döndü ve sonrasında hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp elindeki ev telefonuyla Zora'yı aradı.
"Bay Zora. Rahatsız ettiğim için özür dilerim efendim. İlay hanım sizinle görüşmek istiyor."sanki padişah ile konuşuyorsun be kadın. Egosunu kaldırma şöyle insanların!
"Peki efendim."dedi daha sonra ve gözlerime baktı. Telefonu kapattığında sorarcasına ona bakıyordum. "Sizi bekliyor."kafamı salladım. "Odasını gösterebilir misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR'A (+21)
Narrativa generaleHırvat Hristiyan iş adamı Zora Lovric, Türkiye'deki iş yemeğinde gördüğü Müslüman İlay Arslanlı'ya kafayı takıp onu ülkesine götürmek ister. "Bırak beni! Bırak beni!"diye bağırdım art arda. Canımı acıtıyordu. "Bırak!"gözlerime sinirle bakıyordu. Y...