Bir saat kadar sonra odasından çıkıp yanıma oturdu, bol eşofmanı pantolonuma sürtünecek kadar yakındı. İçimde yükselen bir ateş vardı, başımı omzuna yaslamak istiyordum.
"Göster bakalım fotoğrafarı, bebeklerim sağlıklı mı göreyim."
Başımı sallayıp telefonumdan fotoğrafları açtım, hepsini tek tek incelerken bacağıma dokunan bacağını sallayıp duruyordu. Sağ elimle dizini tutup sallayamasın diye bastırdım hafifçe, bana ters bir bakış atıp fotoğraflara geri döndü.
"Bak bu fidanı oğlum doğduğu hafta ekmiştim, önce solacak sanmıştık ama bizi utandırdı. En büyük kırmızı gülleri veriyor her açtığında." Hevesle fotoğrafı bana çevirdiğinde önce fotoğrafa sonra parlayan fırtınalı gözlerine baktım.
"Bu gülün yapraklarından reçel yapıyorum her yıl bir tencere, öyle güzek kokuyor ki inanamazsın." O hevesle konuşurken ben aptal aptal onu izliyordum.
"Devran reis, dinliyor musun?" Girdiğim transtan çıkıp kafamı salladım, telefonu geri verip uzaklaşacağı zaman omzuna sardım kolumu. Şok içinde bana döndüğünde şakaya vurup güldüm.
"Akın bey, söz konusu gülleriniz olunca oğlan çocuğu gibi bıcır bıcır konuşuyorsunuz maşallah. Muhabbetiniz pek tatlı geldi kulağıma, reçelleriniz kadar hemde."
Kızaran suratıyla kolumu itip ayaklandı ve ilk kez ağzından adam akıllı bir küfür duydum.
"Sana insan gibi davranan kafamı sikeyim ben, hemen piç gibi dalga geçmeye başladın." Gür bir kahkaha patlattım sözlerine, çok sevimliydi sinirli hali.
"Ne münasebet, dalga falan geçmiyorum ben. Ciddi anlamda çok tatlı konuşuyorsun güllere gelince konu. Normal zamanda da böyle konuşsan tadından yenmezsin valla."
Elini saçlarından geçirip bana baktı sinirle, fırtınaları sanki girdap gibi içine çekiyordu beni. Dudağını ısırıp yan çevirdi başını ve ben yıllar sonra ilk kez alt tarafımda bir kıpırdanma hissettim.
"Hassiktir....."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşe Ateşle
General FictionTorununun suçu yüzünden kaçırılan Akın Kaçırdığı adama umutsuzca aşık olan Devran