Akın Denizoğlu....
Karşımda duran lüks çiftliğe bir bakış daha atıp sigaramı içime çektim, dudaklarımdan süzülen dumanla rahatlarken adamlara bir baş işareti yaptım.
Eşini on yıl kadar önce kaybeden bu adam kendini çiftliğine kapatmıştı, yas tutuyordu galiba..
Onlarca adamımla içeri girdiğimizde yüzündeki şok ifadesiyle bize bakakalmıştı. Adamın gözleri fırtınalı deniz gibiydi, öylesine insanı içine çeken.
"Burası özel mülk beyler, böyle kafanıza estiği gibi giremezsiniz." Sesi kendinden emin çıksa da ellerinin titremesi kendini ele veriyordu.
"Torunun nerde, Akın bey. Erhan Denizoğlu nerede?" Sinirli sesimi duyunca çenesini sıkarak bana döndü, yüzü yaşını belli edercesine kırışırken dudaklarım kıvrıldı.
Benden belki beş, belki altı yaş küçüktü. Ben daha dinç ve genç duruyordum ona göre, yas insanı yaşlandırıyordu demek ki.
Ben aile zoruyla akrabamızla evlendirilip, on yedi yaşında baba olmuştum. Kırkbeş olmadan da dede oldum, ailemin aksine zorlamadım evlatlarımı. Oğlum gençlik sevdasına tutulup kaçırdı gelinimi, ailesiyle işleri yoluna soksa da ortada bebek olması ailesini dize getirmişti.
Torunum bile askerlik yaşını geçmişti, bunun torunu gibi hayırsız değildi tabi. Gemi mühendisliği okumuş, alanının en iyisi olmuştu.
Belimdeki silahı çıkartıp masaya koydum, gözünü korkutmak lazımdı belki de. Tekrar sordum sorumu..
"Erhan nerede Akın bey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşe Ateşle
Narrativa generaleTorununun suçu yüzünden kaçırılan Akın Kaçırdığı adama umutsuzca aşık olan Devran