Emirleri yolcu ettik falan derken ben odama geçip hazırlanmaya başlamıştım bile. Gerçi yapılacak çok da bir şey yoktu, okuldan yeni gelmiştim ve valizim hala dolu bir şekilde duruyordu. O yüzden muhtemelen el çantası kadar bir eşya dolduracaktım evde olanlardan o kadar. Diğerleri de zaten yurttaydı.
İşe önce üstümü değiştirmekten başladım. Üzerimdekileri çıkarıp pijama takımımı giydim. Saçımı da üstten topuz yapıp dolaba giriştim. Lazım olacağını düşündüğüm her şeyi alıp el çantasına koydum. Açıkçası çok da umursamadan elime ne geçerse koydum gibi oldu ama, neyse. Dolapta işim bitince kitaplığıma geçtim. Ve bir süre baktım öyle kitaplara.
Aslında benim daha önceden kurduğum bir hayalim vardı. Aslında hayalden ziyade bir düşünce desem daha doğru olur. Evlendiğimde, yeni bir eve geçtiğimizde, kocaman bir kitaplığımız olacaktı ve ikimizin de kitapları orada olacaktı. Kitapları senin benim ayırmadan karışık yerleştirecektik ve istediğimiz kitabı ararken birbirimizin okuduğu kitapları da görecektik. Bazen birbirimizin kitaplarını okuyup altını çizdiğimiz yerlere yorum yapacaktık. Sonra ben onun altını çizdiği yerlerle dalga geçecektim. O da bana gıcıklık olsun diye dalga geçecekti. Sonra ben ona trip atacaktım. O da hemen tamam tamam şaka yaptım deyip beni yumuşatacaktı. Sonra ben yine onunkilerle dalga geçecektim.
Yok ya ben hayal mayal kırmayayım, cidden. Kafama yazık.
Neyse ben kitapları ayarlayayım.
Ya aslında kitaplarımı o eve götürmeye gerek yok bence. Okula dönerken götürürüm zaten, bir daha iki iş olmasın. Yine de üç beş kitap götürsem iyi olur. Orada canım sıkılır, kimseyi tanımıyorum sonuçta.
Kitaplarımı şimdilik bırakıp içlerinden dört tane seçtim. Sonra da onları alıp sırt çantama yerleştirdim. Odadaki ufak tefek işleri hallettikten sonra ilk banyoya gitmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim bundan. Diş fırçam falan bence burada kalsa da olurdu. Hem sonuçta temelli gitmiyordum ki...
'Temelli gidiyorsun.'
Bu gerçeği düşününce bi duraksadım. Gerçekten bu evden temelli gidiyordum dimi? Baba evinden. Babamdan, annemden, kardeşimden gidiyordum. Üstelik öyle bir yere gidiyordum ki anlatılmaz yaşabır hani. Başka şartlarda olsa gülerek gideceğim yer ama şu koşullarda kafamı çorba yapan bi yer. İşin doğrusu ağlayarak gitmiyorum. Zaten kolay kolay ağlayabilen biri de değilim ama insan gülerek de gitmek isterdi. Ama işte nasip diyelim.
Yine de çok şükür. Evleneceğim kişi nefret ettiğim korkunç biri de olabilirdi. Acaba o zaman evliliği kabul etmek bu kadar kolay olur muydu?
Sanırım bu sorunun cevabını asla öğrenemeyeceğim, çok şükür.
Aşağı yukarı her şey hazırdı. Ayarladığım eşyaları kenara koydum yarın için. Sonrasında ne yapacağımı kestiremediğimden yatağıma oturdum. Elimle yüzümü ovdum. Cidden hala gülsem mi ağlasam mı kestiremiyordum. Fakat bunu düşünmek de istemiyordum. En iyisi Allah'a havale etmekti her şeyi. En iyisini O bilir.
Biraz öyle oturduktan sonra kapı çaldı. Ayağa kalkmadan gelmesi için seslendim. Kapı biraz aralandığında fark ettim kimin geldiğini.
"Gel baba."
Babam elinde bez bir poşetle girdi içeri ve kapıyı kapatıp yanıma oturdu. Yüzünden belli oluyordu ne kadar üzgün olduğu. Mahcubiyeti de aynı şekilde. Çünkü o da farkındaydı bana verdiği sözleri tutmadığının.
"Kızım," dedi ondan çok nadiren duyduğum sesiyle. Yüzüme pek bakmıyordu.
"Efendim baba." dedim ben de düz bir şekilde. Ne yapayım elimden daha fazlası gelmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/352380609-288-k42730.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi Umut
Teen Fiction"Bilmezsin tabii! Nereden bileceksin ki? Anlamazsın o yüzden, boş ver!" diye kestirip attım. Ne yaşadığımdan zerre haberi yoktu. "Neyi bilmiyorum ben? Söyle de anlayalım!" dedi o da yakınarak. Şöyle bi baktım ona. Bazen kendime o kadar kızıyordum ki...