1.Bölüm

10K 197 12
                                    

İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür.

Bu zaman diliminde bir çok şey yaşanır acı, hüzün ve mutluluk bazen bir çıkmaz sokaktayken, bile bir umut gibi.

Peki ya benim için bı umut var mı?

Varsa o umut neydi yada kimdi. Tek korkum burda onların himayesi altında olup çürüyüp gitmek yada biraz paraya birisine satmaları. Ne zaman istediğim hayatı yaşayacaktım ben?

Onlar dediklerim de ailem idi. Bu devirde bile hala erkekleri kadınlardan üstün tutuyorlardı cehalet aklı hiç mi değişmiyecekti.

Her yeni güne yeni bı umutla uyanıyorum. Fakat bu umut yavaş yavaş tükeniyor.

Yine berbat bı güne annemin bağırışları ile uyandırılıyodum.

"Kız kalksana ne diye beni bağırtıyorsun" diyerek odaya dalmıştı annem.

Gözlerimi ovuşturarak "noldu anne ya" dedim sitemle.

"Köyü askerler basmış noldu diyo daha elinin körü oldu kız kalk"

Dediği şeyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Ne askeri anne, noluyo?" Diyerek yerimden fırladım.

Sanki az önce ortalığı velveleye veren annem değilmiş,gibi " ne bileyim ben noluyo" dedi umursamazca.

"Askerler ne diye gelmiş anne?" Diye sordum.

"Fesupanallah kız ben nerden bilim ne diye gelmişler köyün etrafını sarmışlar bizde bilmiyorduk Mahmut amcan görmüş o sabah babana söyledi" dedi odadan çıkarak.

Ne diye gelmişti ki bu askerler. Bu düşünceleri kafamdan atarak kalkıp yer yatağımı toplamaya koyuldum.
Üstümü değiştirerek lavaboya geçip, işlerimi halladerek mutfağa yöneldim.

"Hadi kahvaltının hızlı yap daha koyunları güdeceksin" dedi elime kahvaltı tepsisini tutuşturarak.

Sinirle ona döndüm "abim ne diye götürmüyor koyunları?" Dedim tepsiyle yer sofrasına yönelerek.

Tam o sırada babam girdi içeriye.
"Ne söyleniyor sun kız sen yine, sen varken abin mi gidip yorulcak çocuk uyuyor bırak dinlensin o" dedi ağır aksanıyla, ardından geçip sofranın başına oturdu.

Ne demek ya o mu yorulacak onun ki canda bizim ki patlıcan mıydı?

Hiç bişey söyliyemedim laflar boğazıma dizilmişti. Kafamı sallamak la yetindim yine sustum her zaman ki gibi yine susup oturdum yerime.

Daha fazla oyalanma dan onlarında yüzünü de görmemek için yerimden kalkarak odama yönelip, telefonumu aldım. Ardından yanıma küçük bı su şişesi ve montu mu alarak evden çıkıp ahıra yöneldim. Havalar yavaş yavaş soğuyor du hele ki Şırnak'ta hava diğer yerlere göre daha soğuktu.

Koyunları ahırdan yavaş yavaş çıkardım, zaten pek fazla değillerdi 50/60 tane vardılar idare edebilirdim.

Zaten alışmışım tım artık.

Alıp köyün karşısında ki dağa doğru yavaş yavaş otlatarak götürüyordum.

Telefonumdan güzel bir müzik açarak koyunları yönlendiriyordum.

Kır Çiçeğim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin