Yemek

422 29 0
                                    

Kitaplarla iki buçuk saate yakın vakit geçirmiştim. Melih amca -namı diğer tontoş adam- bana yapacağım işleri göstermiş, kütüphane kayıtlarının tutulduğu bilgisayarla tanıştırmıştı. Bir sürü çocuğum olmuş gibi hissediyordum. Hepsiyle tek tek ilgilenesim vardı ama bugün yaşananlar hakkında Cem'le konuşmam gerekiyordu. Bir taksiye atlayıp çalıştığı kafeye gittim. Babası zengin olmasına rağmen gurur yapıp, kendi parasını kazanıyordu. Bende ailemden para almayı seneler önce bırakmıştım. Çünkü ekonomi yerine edebiyat okumak istemiş, onları hayal kırıklığına uğratmıştım. Haliyle aramızda buzdan duvarlar vardı.
"Hoşgeldin tatlım!"
Boynuma sarılan kollara karşılık verdim. Betül bu kafenin sahibiydi. Orta yaşlı bir bayan olmasına rağmen on sekizlik kızlar gibi giyiniyor, flört etmekten kaçınmıyordu.
"Hoş buldum Betüş. Yine yıldız gibi parıldıyorsun."
Cidden parlıyordu. Simli farı ve payetli tişörtüyle göz yoruyordu.
"Teşekkürler güzelim. Şu masaya geç, seninkini gönderiyorum."
Gösterdiği masaya oturup titreyen telefonumu çıkardım. Gelen bildirimleri okumadan silip, annemden gelen mesaja iyi olduğumu yazdım. Evet, beni affetmediler ama arada bir kızları olduğumu hatırlayıp mesaj atıyorlar. Sandalye çekildiğinde gözlerimi telefondan kaldırıp, kan ter içinde kalmış arkadaşıma baktım.
"Tiramisu mu brownie mi?"
Güldüm.
"Beni iyi tanıyorsun adamım! Ama onun için gelmedim. İşini bitir beraber çıkalım ve sana bir yemek ısmarlayayım."
Maviş gözlerini kocaman açarak bana baktı.
"Yoksa ilk günden avans mı istedin?"
"Öf saçmalama be. Sana iyilik yapasım geldi."
Masadaki peçetelikten bir peçete alıp alnındaki terleri sildi.
"O zaman güzellik, seni biraz bekletmem gerekecek."
Kafamı sorun değil dercesine salladım. Sandalyeden kalkıp elindeki peçeteyi yakamdan içeri sokunca bağırmamak için kendimi zor tuttum.
"İğrençsin," dedim ve yumuşak bir sesle devam ettim.
"Ama senden iğrenmiyorum."
*
"Yemek dediğinde ciddiye almadım ama burası pahalıdır Azo, ben balık ekmeğe razıyım."
Gözlerimi devirip emniyet kemerimi çözdüm.
"Saçmalama ya. Yemeği ben ısmarlıyorum hesabı sen mi düşünüyorsun?"
Derin bir nefes verip arkasına yaslandı.
"Kızım seninleyken ne önemi var böyle lüks yerlerin?"
"Ay duygusallaşma Cem. Mükemmel bir dost, harika bir kardeş olduğum için felekten bir gece çalıyoruz. Paramız yetmezse de bulaşık yıkarız be kanka."
O da emniyet kemerini çözünce zafer gülümsemesiyle arabadan indim. Cem anahtarı valeye verip, koluna girmem için işaret etti.
"Kibarlıktan kırılacaksın."
Kulağına fısıldadığımda gülerek bana baktı. Daha sonra rezervasyon yaptırdığım masaya geçtik, sandalyemi çekti. Ben oturduktan sonra o da benim kulağıma fısıldadı; "Kardeşimi kurtlardan koruyorum."
Gözlerimi devirip menüyü elime aldım. Gece uzun olacaktı.
*
"Şu senin Saliha değil mi?"
Karşımızdaki masada oturan, sarı saçları ve kırmızı elbisesiyle güzel görünen kızı işaret ettim Cem'e. Çaktırmadan dönüp bakınca şöyle bir ağzını açtı, sonra kapadı ve bana döndü. Bir daha açtı ve bir daha kapadı.
"Transtan çıktığında beni bilgilendir kanka."
Bir bardak suyu kafasına dikip elini ensesine götürdü.
"Ya kızım bu çok afet bir şey. Saliha'nın ikizi falan yok değil mi?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Sen onu terk ederken tam bir kezbandı. Bu tepki normal yani. Anlıyorum seni."
Kaşlarını çattı.
"Bu ilişkiye iki delikanlı fazla demiştim ayrılırken."
Kahkaha atıp kafasına vurdum. Tam o sırada Saliha'nın bize baktığını görünce iyice gülmeye başladım.
"Oha yani. Cidden oha. Artık nasıl oturduysa kızın içine.. Yalnız insanlık için büyük bir adım atmışsın tebrik ederim."
Yanaklarım gülmemin etkisiyle acırken Cem şoku atlatmış bana katılmıştı.
"Ayrılınca güzelleşen sevgili teorisine inanıyorum Azo."
Tam o sırada yerinden kalkıp yanımıza gelen Saliha'ya diktim bakışlarımı. Cem de ona bakınca kızın yüzündeki ifade dikkatimi çekti. Kızmış mıydı bu?
"Biraz sessiz olun."
"Pardon, çıkaramadım?"
Cem golü atarken ben gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum. Topukluların üzerinde zor durduğunu titreyen bacaklarından anlamıştım.
"Beni nasıl tanıyamazsın! Saliha ben.."
"İçindeki pehlivana ne yaptın kız?"
Kahkahamı tutamadığımda Saliha topuğunu yere vurdu, dengesini kaybedip kucağıma düştü! Resmen kucağıma! Ay bana bir şeyler oluyor, Cem kurtar beni Ceem!
"Bacaklarım ezildi be! Kalksana!"
Saliha kucağımdan nihayet kalktığında ağır bir küfür ederek masasına gidiyordu ki Cem boş durur mu? Durmaz.
"Keşke ağzın da eyelinerin kadar düzgün olsaydı." Diye bağırdı.
Ve gecenin kazananı Cem Toruntay!
Yemeklerimizi yedik, hiçbir sorun çıkmadan hesabı da hallettik ve şuan deniz kenarında oturuyoruz. Cem iyice sessizleşmişti. Güneş yerini ay'a bıraktığında gizlemeye çalıştıklarımız gün yüzüne çıkıyordu. Derin bir nefes verdim.
"Dökül bakalım küçük hanım. "
Benden üç yaş büyük olduğunu biliyor muydunuz? En çok hoşuma giden de buydu. Bir abi gibi beni sahipleniyor, koruyordu.
"Onsuzluğa alıştığımı düşünüyordum. Ama bugün hissetmemeyi seçtiğim bütün acılar teker teker kalbime saplandı.."
Ellerimi tutup bana döndü.
"Neden güzelim? Bir haber mi aldın?"
Kafamı olumlu anlamda salladım. Merakla gözlerimin içine bakarken daha fazla susamadım.
"Cem.. O sanırım artık benim patronum."
Şaşkınlığına karşılık sırıttım. Mimikleri beni eğlendiriyordu.
"Bu çok güzel bir haber."
"Aynen öyle." Dedim kollarımı bedenine sararken. İşte ben hep bu bölgede güvendeydim, dokunulmazdım. Bir abinin sıcaklığını hep burada hissediyordum ve ne olursa olsun mutluydum.

Sanal SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin